BARNABAS İNCİLİ/Sunuş
Barnabas aslen Kıbrıslı olup yahudi bir aileden doğmuştur.
Asıl adı Joseph (Yusuf) tur. Barnaba ise
teselli oğlu anlamında ona sonradan verilmiş bir lâkaptır. Barnabas'ın kaleme
aldığı incil, İsa'nın bir şakirdi,
yani zamanının çoğunu, mesajını yaydığı üç yıllık süre içinde bizzat îsa'nın yanında geçiren bir
kişi tarafından yazılmış ve bugüne kadar gelmiş, bilinen tek İncil'dir. Kabul
edilmiş dört İncil'in yazarlarının aksine, o İsa ile doğrudan teması olmuş ve öğretisini
doğrudan İsa'dan almış biriydi. Barnaba
İncili ve Tevhid (Allah'ın Birliği) inancının MS. 325'e kadar İskenderiye
Kiliselerinde ve asırlar boyu Antakya bölgesinde etkili olduğu gözlenmektedir.
Iraneus'un (MS.130-200)
yazılarından, bu İncil'in İsa'nın doğumundan sonraki birinci ve ikinci
yüzyıllarda elden ele dolaştığı anlaşılmaktadır. Putperest Roma dininin ve
Eflâtun'un felsefesinin İsa'nın aslî öğretileri içine girmesine karşı
çıkan İraneus, kendi fikirlerini
desteklemek için Barnabas İncili'nden
alıntılar yapmıştır.
Barnabas İncili (Evangelium nomine Barnabae
/the Gospel in the name of Barnabas)(M.S 496 yılında Papa
I.Glasius tarafından yayınlanan Decretum Gelasianum'da
Aykırı Kitap ilan edilmiştir.
Bubuyrultubugüne ulaşan belgeler arasındadır.
Şiddetli bir tehdit ile biten bu buyrultunun bütününün gösterdiği belirgin gerçeklerden biri Hristiyan dünyasında o dönemde tevhidi benimseyen ve Barnabas İncili'ni esas alanların bulunduğudur. Yine, itikadla(inanış şekli) ilgili tartışmaların etkili şekilde o dönemde de devam ettiği anlaşılmaktadır.
İznik konsülü öncesinde de tevhidi savunan Hristiyan din adamlarının önemli tartışmalara yol açtıkları görülür. Bu süreçte afaroz edilen Arius bunların arasında en çok tanınanı olmakla birlikte pek çok tevhid savunucusu bulunduğu biliniyor. İskenderiye'de yaşayan Arius ve çok sayıda din adamı Tevhid yanlısı idi. İnanışlarının (resmen) sorulması üzerine Arius ve bazı Hristiyan din adamlarınca kaleme alınan ve 13 din adamı tarafından imzalanan bir deklarasyonda Hz. İsa'ya ilah denilmesine karşı çıkılmakta.. Hz. İsa'nın yaratılmış olduğu ve bir peygamber olduğu gerçeği ilan edilmektedir. O zamanlara kadar savunulmuş tevhid dışı tüm yaklaşımları teker teker reddeten bu deklerasyonu okumak ve İznik Konsülü'nün hemen öncesinde yaşanan yoğun tartışmalar konusunda fikir edinmek için burayatıklayınız..
Arius ve
arkadaşlarının deklerasyonu tamamen tevhid inancına bağlılığı gösterir.
Deklerasyonun girişinde şöyle denilmektedir: "Biz, değiştirilemeyen Tek
Doğmamış, Tek Sonsuz, Tek Ebedi, Tek Gerçek, Tek Ölümsüz, Tek Bilge, Tek
Makbul, Tek Hakim, Hüküm ve Şefkate Sahip Tek Hakim Olan Tek Bir Tanrı’ya
inanırız. Tek doğmuş olanı yaratan, bu Kanunun ve Peygamberlerin ve Yeni Kutsal
Kitap’ın Tanrısıdır."
Teslis İnancı'nı Kabul Etmeyen Hristiyanlar
Hristiyanlık
tarihinde Uniteryenler ile Anti-Triniteryenlere (Allah'ın Birliğine
İnanan ve Hz. İsa'yı Eski Ahid'deki Peygamberler gibi bir Peygamber Olarak
Kabul Edenler ile Üçleme İnancını Kabul Etmeyenlere) topluluklar, Hristiyan
mezhepleri ve önemli kişilikler olarak her zaman rastlanılmıştır. İslam öncesi
tevhidi benimseyenlerden bilinen bazıları: İrlanda Eski Kelt Kilisesi
(5. yüzyılın başlarından Roma Kilisesi'nin zorla hakimiyet kurduğu 661 Yılına
kadar), Antakya merkezli Hristiyan Pavlikan Mezhebi(Antakya Patriği
Samosatlı Paul'un 260-272 yılları arasında kurduğu ve İznik Konsülünden
sonra da varlığını 11. yüzyıla kadar sürdüren bir mezhep) ve İskenderiye
Kilise'sinin önemli unsurları(321 Yılında Arius'un Afaroz edilmesine
kadar etkililer).
"Kimse
Meryem'e Tanrı'nın annesi demesin, çünkü Meryem sadece bir insandı"
diyen İstanbul Piskoposu Nestorius ise 431 senesinde afaroz edildi.
Roma
Kilisesi teslisi tüm Hristiyan Topluluklara kabul ettirebilmek için bu
unsurlarla yüzyıllarca mücadele etmiş ve bazen afarozlar, büyük kıyımlar ve
katliamlar uygulamıştır..
Vatikan'ın
en güçlü olduğu coğrafya ve tarihlerde Sosyanistler (Lelio ve Fausto
Socianus'un kurduğu akım) Yeni Ahid'i Katolik sınırlamalarından kurtularak
okuma yoluna giderek Tevhid(Allah'ın Birliği) inancını benimsemişlerdi. 16'ıncı
yüzyılda başlayan bu hareket bir asır kadar sonra 1638'de topluluk üyeleri diri
diri yakılarak feci şekilde ortadan kaldırılmıştır.
Daha
önceleri (1553) Tevhidi ve İznik Konsülü öncesi kaynaklara dönülmesi
gerektiğini, bu konsül ile Gerçek Hristiyanlığın bozulmaya uğradığını açıkça savunan
bir entellektüel yazar olan Michael Servetus'un da akıbeti aynı olmuştu.
Üniteryenler
18. ve 19.
yüzyılda özellikle de Anglosakson dünyasında etkili oldular. Önce İngiltere'de
sonra da ABD'de Üniteryen Kiliseler kuruldu. Üniteryen ve
Üniversalist Kiliseleri 1961 yılında birleşti. The New Catholic
Enycyclopedia, Üniteryen Kiliselerin ortak inanışlarını şöyle özetlemişti:
«Hz.İsa Tanrı'nın biricik Oğlu ve Kurtarıcı değil, ama Yahudi peygamberleri gibi bir peygamberdir. Dolayısiyle bugünkü haliyle yani geleneksel Hıristiyanlık "Hz.İsa'nın dini" ile değiştirilmelidir.»
«Hz.İsa Tanrı'nın biricik Oğlu ve Kurtarıcı değil, ama Yahudi peygamberleri gibi bir peygamberdir. Dolayısiyle bugünkü haliyle yani geleneksel Hıristiyanlık "Hz.İsa'nın dini" ile değiştirilmelidir.»
Roma-Pavlus
Kilisesi'nin tehdit, yasaklama ve kıyımlarına geçmişte maruz bırakılan ve
tevhidi savunan Barnabas İncili gibi metinler, kişiler, topluluk ve
mezhepler Hristiyan Dünyasının, başından bugüne tüm Hristiyan tarihi boyunca
hep bir gerçeği olmuştur.
İznik Konsülü 325 Yılında Yüzlerce Yazımla Birlikte
Barnabas İncili'ni de Yasaklıyor
Barnabas
İncili'nin ilk yasaklanışı ise 325'te ünlü İznik Konsülü'nde gerçekleşti.
Teslis Pavlus Kilisesi'nin resmî inancı olarak ilân edildi ve bu kararın
sonuçlarından birini de, o zaman elde bulunan üçyüz kadar İncil'den dördünün
Kilise'nin resmî İnciller'i olarak seçilmesi oluşturdu. Bunlar, Matta, Markos,
Luka, Yuhannâ'nın yazdıkları İncîllerdir. Özünde Eflâtûnun ortaya attığı
trinite fikri, İsa'dan sonra 1'inci ve 2'inci yüzyıllarda kaleme alınan bu
İncîllerde yer aldı. İçlerinde Barnabas İncili'nin de bulunduğu diğer
înciller'in bütünüyle yok edilmesi emredildi... Geçerliliği tanınmamış
İnciller'den birini yanında bulunduranın öldürüleceğine dair emir çıkarıldı...
M.S. 366'da
papa olan Damasus'un (304-384), Barnabas İncili'nin okunmaması hakkında
buyrultu yayınlandığı kaydedilir. Bu buyrultu M.S. 395'te ölen Sezarya
piskoposu Gelasus tarafından desteklenmiştir. Bu piskopos İncil'i Apoler; fal
kitaplar listesine almıştır. Apokrifa (-apocrypha-) basitçe 'halktan
gizlenen' demektir. Böylece, daha bu aşamada İncile kitlelerin yaygın ulaşımı
engellenmiştir...
Pavlus Kilisesi 1700 Senedir Barnabas İncilini İmha
Etmeye Çalışıyor
Barnaba
Incili'yle ilgili daha bazı buyrultular da vardır. 382'de Batı Kiliseleri
Buyrultusu'yla ve 465'te papa Innocentın buyrultusuyla yasaklanmıştır... Tüm bu
buyrultular Şansölye Seguier (1558-1672) Kütüphanesi'ndeki B. de Montfaucan
(1655-1741) tarafından hazırlanmış Yunanca elyazmalar katalogunda
anılmaktadır...
Barnabas İncili'nin Dikkat Çekici Yolculuğu
İmparator
Zeno'nun yönetiminin dördüncü yılı olan M.S. 478'de Barnabas'ın mezar ve
kalıntıları keşfedilmiş ve kendi eliyle yazılmış İncili'nin bir nüshası
göğsünün üzerinde bulunmuştur. Bu olay, 1698'de Antwerp'de yayınlanan Acta
Sanctorum, Boland Junii, Tome II, sayfa 422-450'de geçmektedir...
Barnaba încili'nin, buradaki metne de kaynaklık eden, İngilizce çevirisine esas olan el yazması Papa Sextus'un (1589 -1590) elindeydi. Fra Marino adında rahip bir arkadaşı vardı. Bir gün bu rahip Papa'yı görmeye gitti. Birlikte öğle yemeği yediler ve sonra Papa uykuya daldı. Peder Marino Papa'nın özel kütüphanesindeki kitapları karıştırmaya başladı ve Bamabas İncili'nin İtalyanca bir el yazmasını ele geçirdi. Bunu cübbesinin yenine gizleyerek oradan ayrıldı ve kitapla birlikte Vatikan'dan çıktı. Sonra bu el yazma elden ele dolaşıp, nihayet Amsterdam'da, «hayatı boyunca bu parçaya büyük bir değer verdiği sık sık işitilen büyük bir isim ve yetkiye sahip bir kişi»ye ulaştı. Onun ölümünden sonra, Prusya Kralı'nın danışmanlarından John Frederick Cramer'a geçti. 1709'te Cramer bu el yazmayı ünlü 'kitap kurd'u saray prensi Eugene'e sundu. 1738'de kitap, Prens'in kütüphanesiyle birlikte Viyana'da Hofbibliothek'e geçti ve hâlâ oradadır...
Erken kilise tarihçilerinden önemli bir zat olan John Toland, bu yazmayı incelemiş ve ölümünden sonra 1747de basılmış olan muhtelif çalışmalarında ona atıflarda bulunmuştur. İncil hakkında şöyle der: «Bu, tıpkı kutsal bir kitap görünümündedir.»
İtalyanca elyazma Lonsdale ve Laura Ragg tarafından İngilizce'ye çevrilerek, 1907'de Oxford Üniversitesi Basımevi tarafından basılıp yayınlandı. Bu İngilizce çevirinin hemen tüm nüshaları birden ve esrarengiz bir şekilde piyasadan kayboldu.
Barnaba încili'nin, buradaki metne de kaynaklık eden, İngilizce çevirisine esas olan el yazması Papa Sextus'un (1589 -1590) elindeydi. Fra Marino adında rahip bir arkadaşı vardı. Bir gün bu rahip Papa'yı görmeye gitti. Birlikte öğle yemeği yediler ve sonra Papa uykuya daldı. Peder Marino Papa'nın özel kütüphanesindeki kitapları karıştırmaya başladı ve Bamabas İncili'nin İtalyanca bir el yazmasını ele geçirdi. Bunu cübbesinin yenine gizleyerek oradan ayrıldı ve kitapla birlikte Vatikan'dan çıktı. Sonra bu el yazma elden ele dolaşıp, nihayet Amsterdam'da, «hayatı boyunca bu parçaya büyük bir değer verdiği sık sık işitilen büyük bir isim ve yetkiye sahip bir kişi»ye ulaştı. Onun ölümünden sonra, Prusya Kralı'nın danışmanlarından John Frederick Cramer'a geçti. 1709'te Cramer bu el yazmayı ünlü 'kitap kurd'u saray prensi Eugene'e sundu. 1738'de kitap, Prens'in kütüphanesiyle birlikte Viyana'da Hofbibliothek'e geçti ve hâlâ oradadır...
Erken kilise tarihçilerinden önemli bir zat olan John Toland, bu yazmayı incelemiş ve ölümünden sonra 1747de basılmış olan muhtelif çalışmalarında ona atıflarda bulunmuştur. İncil hakkında şöyle der: «Bu, tıpkı kutsal bir kitap görünümündedir.»
İtalyanca elyazma Lonsdale ve Laura Ragg tarafından İngilizce'ye çevrilerek, 1907'de Oxford Üniversitesi Basımevi tarafından basılıp yayınlandı. Bu İngilizce çevirinin hemen tüm nüshaları birden ve esrarengiz bir şekilde piyasadan kayboldu.
Bir anlatıma
göre, Barnabas İncili'nin basımından habersiz olan Vatikan yayım satım gününden
hemen önce haberdar olunca acilen aldığı bir kararla kitabın satışa sunulacağı
her kitapçının önünde yüzlerce kişilik kuyruklar oluşturularak tüm basımların
alınıp imha edilmesi şeklinde rahip ve rahibelere talimat vermiş. Sonrasında
gücünü kullanarak kitabın yeni baskılarının yapılmasının önüne geçmiş.
Ancak, bu
defa bazı kütüphanelere dağıtım öncesi gönderilen basımlar gözden kaçmış. Bugün
için, biri British Museum'da, diğeri Washington'da Kongre
Kütüphanesi'nde bulunmak üzere, 1907 tarihli ingilizce basımın yalnızca iki
nüshası biliniyor. Bu tarihten sonraki ilk baskı ise 1979'da gerçekleşti.
Kongre Kütüphanesi'ndeki nüshanın mikrofilm kopyasını alan pakistanlı müslüman
bir araştırmacının sayesinde, 72 sene sonra kitabin yeni bir baskısı
yapılabildi..(-Jesus, A Prophet of islam, Londra, 1979, s : 39 - 42).
Pavlus Öğretilerine Uyan Hiristiyanların Barnaba
İncilini İnkar Çabaları ve Tarihi Gerçekler:
Hristiyan
literatüründe Barnaba İncili'nin adı nerede geçmişse, oraya bir muhalefet şerhi
konmuş, bu İncil'in, sahte ve uydurma olduğu, dolayısıyla reddedilmesi
gerektiği ileri sürülmüştür. Hattâ bu İncil'in, bir müslümanın hayal gücünün
bir eseri olduğu iddia edilmiştir. Bu, iddia tarihi hiç bir dayanağı olmadan inkar
amaçlı olarak ortaya atılmıştır; çünkü böyle bir kitap müslümanlar tarafından
bilinmiyordu. Eğer bilinseydi pek çok eserde ondan söz edilirdi. Taberî,
Mes'ûdî, Ya'kûbî, Bîrûnî, İbn Hazm, İbn Teymiyye
gibi hiristiyan kaynaklarına vâkıf olan yazarlar, Hristiyanlık ve onun kutsal
kitaplarından bahsederken, Barnabas İncili'ne en ufak bir işarette bile
bulunmamışlardır.
George Sale'in, 1734 yılında, Kur'an'ın İngilizce çevirisinde bundan bahsetmesinden önce müslümanlar, Barnabas İncili'nin adını bile duymamışlardı. İbnü'n-Nedîm tarafından 995 yılında ve Hacı Halife tarafından 1657'de hazırlanan, geniş birer bibliyografya eseri olan 'el-Fihrist' ve 'Keşfü'z-Zünûn' adlı kitaplarda da bu İncil'in adı geçmemektedir. Bu eserlerin yanısıra 18'inci yüzyıl öncesi süreçte müslümanlarca kaleme alınan ve bugün bilinen hiçbir metinde bu İncilin isminden ya da içeriğinden bahsedilmemiştir.
George Sale'in, 1734 yılında, Kur'an'ın İngilizce çevirisinde bundan bahsetmesinden önce müslümanlar, Barnabas İncili'nin adını bile duymamışlardı. İbnü'n-Nedîm tarafından 995 yılında ve Hacı Halife tarafından 1657'de hazırlanan, geniş birer bibliyografya eseri olan 'el-Fihrist' ve 'Keşfü'z-Zünûn' adlı kitaplarda da bu İncil'in adı geçmemektedir. Bu eserlerin yanısıra 18'inci yüzyıl öncesi süreçte müslümanlarca kaleme alınan ve bugün bilinen hiçbir metinde bu İncilin isminden ya da içeriğinden bahsedilmemiştir.
Hz. Muhammed(S.A.V)'in Doğumundan 75 Sene Önce...
Barnabas
İncili'nin müslümanlar tarafından yazılmadığının bir delili de şudur: Hz.
Peygamber'in dünyaya gelişinden 75 yıl önce (M.S. 496), Papa I.Gelasius
döneminde 'yanlış ve dînî düşüncelere aykırı kitaplar' adı altında
hazırlanan listede Barnabas İncili'nin adı geçtiğine ilişkin belge ve görsele yer verilmişti. Buna ek olarak
7'inci yüzyıldan gelen ayrı bir belge de daha Barnabas İncili (The Gospel
according to Barnabas) Aykırı Kitaplar arasında tanımlanmıştır. The
List Of Sixty Books ya da The Sixty Canonical Books ismi verilen liste de
bugüne ulaşan belgeler arasındadır. Liste:
Barnabas İncili 7'inci
yüzyıldan gelen listede aykırı kitaplar bölümünde 24'üncü sırada yer
almaktadır.
[LX]1.Adam [LX]2.Enoch
[LX]3.Lamech
[LX]4.The Patriarchs
[LX]5.The Prayer of Joseph
[LX]6.Eldad and Modad
[LX]7.The Testament of Moses
[LX]8.The Assumption of Moses
[LX]9.The Psalms of Solomon
[LX]10.The Revelation of Elias
[LX]11.The Vision of Isaiah
[LX]12.The Revelation of Zephaniah
[LX]13.The Revelation of Zechariah
[LX]14.The Revelation of Ezra
[LX]15.The History of James
[LX]16.The Revelation of Peter
[LX]17.The Circuits and Teachings of the Apostles
[LX]18.The Epistle of Barnabas
[LX]19.The Acts of Paul
[LX]20.The Revelation of Paul
[LX]21.The Teaching of Clement
[LX]22.The Teaching of Ignatius
[LX]23.The Teaching of Polycarp
[LX]24.The Gospel according to Barnabas
[LX]25.The Gospel according to Matthias
Alman Protestan Kilise Komisyonu'nun kontrolünden geçerek basımına izin verilen eski ve yeni Ahid çevirilerinin sunuş bölümü bu metinlerin orjinal hallerinden farklılaştığını şöyle kabul eder:
«Kutsal
kitap gökten inmiş değildir. Eski Ahid (-Tevrat-)'in 39 kitabıyla dört İncil
yüzlerce yılda yavaş yavaş gelişmiş ve son şeklini almıştır.»
Hakkari'de 1983 Yılında Bulunan Barnabas Nüshası
1983′te
Hakkari civarında bir mağarada, İsa Peygamberin konuşma dili olan Ârâmî
dilinde ve Süryânî alfabesi ile yazılmış ceylan derisinden bir kitap bulunduğu
ve bunun Barnaba İncili olduğu, yurt dışına kaçırılmak istenirken
kaçakçıların yakalandığı ve kitabın bir yerde muhafaza edildiği ifade
edilmektedir. Kitabı bulanların, kitabın içeriğini anlamak amacıyla, Aramice
Uzmanı Filolog Hamza Hocagil'e kitabın ilk sayfasını getirdikleri,
Hocagil'in tercüme ettiği sayfaya göre bu kitabın Barnabas İncili olduğu ve
aşağıda bulunan incil metninin girişine benzer ifadelerin bu sayfada yer aldığı
detayları verilmektedir. (bk. İlim ve Sanat, Mart-Nisan 1986, sayı: 6, s.
91-94).
Pavlus Öğretileri ve Resmî Roma Hristiyanlığı
Paulus=Pavlus=Pavlos=Bolis,
Tarsus’lu Saul MS 10-67 yılları arasında yaşadı. Pavlus Roma Yurttaşlığı’nı
kazanmış yahudi bir aileden geliyordu. Bu nedenle hem Yahudi adı Saul’u hem de
Romalı Adı Pavlus’u kullanıyordu. Yahudi önderi I.Gamalyel dönemi’nde Kudüs’de
hahamlık öğrenimi gördü.
İlk dönemlerinde bağnaz bir Ferisi (-yahudi din adamı-) olarak Hristiyanlığı Yahudilik karşısında büyük bir tehdit saydığı için Kilise Üyeleri’ne yönelik kıyımlarda, yüzlerce inananın öldürülmesinde etkin roller oynadı.
Daha sonraları, «inananların peşine düşerek Şam'a giderken yolda İsa’nın görüntüsü’yle karşılaştığını, böylece tevbe ettiğini» iddia etti. İddiasını doğru kabul eden hristiyanların arasında yaşadı. Kısa bir süreç ardından ise bir topluluğun lideri haline gelerek inananlar arasında önemli ayrışmalara neden oldu. Dini yahudi olmayanlar arasında yayması farklı yönlerinden birisidir.
Hristiyanlığın bir Yahudi Mezhebi olmaktan çıkıp bir Roma Dini’ne dönüşmesine belirleyici katkı’da bulunan kişidir Pavlus. Tevhid(Allah'ın Birliği) konusunda, Sünnet ve domuz eti yasağı gibi dini emirlerde hassasiyet kazandırılan Musevileri Hristiyanlığın etki alanından çıkaran yaklaşımların ilk sahibidir. Dört İncilin dışında eklenen ve Yeni Ahid'in yaklaşık 1/3 ünü oluşturan mektupları günümüze ulaşmış en eski Hristiyan Metinleri’dir ki bugünkü Hristiyan İlahiyatı’nın temellerini oluşturur. Yeni Ahid’deki Resullerin İşleri Kitabı’nın yarıdan çoğu da Pavlus’un etkinlikleri’ni aktarır.
Romanın resmî dini haline gelen hristiyanlık pavlus'un takipçilerinin dini anlayışını yansıtır. Roma kilisesi=Pavlus kilisesi baba-oğul-kutsal ruh üçlemesini benimsemiş ve tevhide (Allah'ın birliği inancı) inanan ya da buna yakın diğer hristiyan mezhep ve topluluklarını ortadan kaldırmak için mücadele etmiş. Bu uğurda afaroz (dinden atma) ve ölüm cezaları uygulamış ve bunlarla korkutmuştur.
İlk dönemlerinde bağnaz bir Ferisi (-yahudi din adamı-) olarak Hristiyanlığı Yahudilik karşısında büyük bir tehdit saydığı için Kilise Üyeleri’ne yönelik kıyımlarda, yüzlerce inananın öldürülmesinde etkin roller oynadı.
Daha sonraları, «inananların peşine düşerek Şam'a giderken yolda İsa’nın görüntüsü’yle karşılaştığını, böylece tevbe ettiğini» iddia etti. İddiasını doğru kabul eden hristiyanların arasında yaşadı. Kısa bir süreç ardından ise bir topluluğun lideri haline gelerek inananlar arasında önemli ayrışmalara neden oldu. Dini yahudi olmayanlar arasında yayması farklı yönlerinden birisidir.
Hristiyanlığın bir Yahudi Mezhebi olmaktan çıkıp bir Roma Dini’ne dönüşmesine belirleyici katkı’da bulunan kişidir Pavlus. Tevhid(Allah'ın Birliği) konusunda, Sünnet ve domuz eti yasağı gibi dini emirlerde hassasiyet kazandırılan Musevileri Hristiyanlığın etki alanından çıkaran yaklaşımların ilk sahibidir. Dört İncilin dışında eklenen ve Yeni Ahid'in yaklaşık 1/3 ünü oluşturan mektupları günümüze ulaşmış en eski Hristiyan Metinleri’dir ki bugünkü Hristiyan İlahiyatı’nın temellerini oluşturur. Yeni Ahid’deki Resullerin İşleri Kitabı’nın yarıdan çoğu da Pavlus’un etkinlikleri’ni aktarır.
Romanın resmî dini haline gelen hristiyanlık pavlus'un takipçilerinin dini anlayışını yansıtır. Roma kilisesi=Pavlus kilisesi baba-oğul-kutsal ruh üçlemesini benimsemiş ve tevhide (Allah'ın birliği inancı) inanan ya da buna yakın diğer hristiyan mezhep ve topluluklarını ortadan kaldırmak için mücadele etmiş. Bu uğurda afaroz (dinden atma) ve ölüm cezaları uygulamış ve bunlarla korkutmuştur.
Musevilikten Kopuş: Pavlus'un İlk Günah-Keffaret
Anlayışı
«İlk
Günah Kavramı - her doğanın günahkar doğduğu iddiası -»'nı ileri süren
Pavlus mektup ve etkinlikleriyle, Tevrat'ta yer alan Allah'ın emirlerinin
dikkate alınmayarak uygulanmamaları sonucunu verecek biçimde keffaret inancını
kurmuştur. (-Keffaret; İsa Peygamberin(A.S) çarmıha çekilerek kendini,
insanların günahtan kurtulmaları için feda ettiği, böylece sadece Hz.
İsa(A.S)'ya inanmanın sonsuz kurtuluş için yeterli olacağı inanışı. -Barnabas
İnciline ve İslam kaynaklarına göre ise çarmıha gerilen kişi, Hz. İsa(A.S)'ya
ihanet eden ve bunun cezası olarak mucize ile İsa'ya benzetilen Yahuda
İskariyot'tur.-)
Hz. İsa (A.S) hakkındaki derin fikir ayrılıklarından yararlanan Pavlus, Tevhid'den ve Musevilikten uzaklaştıran doğrultularda bir itikad kurmuştur. Sadece «kalp temizliği ve İsa'ya inanmayı» yeterli gören, Allah'ın Eski Ahid'de koyduğu kurallar ve O'nun emirlerinden soyutlanan bir din yapılanması ortaya çıkmıştır. Adım adım teslis(Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesi) inancıyla da bütünleşen Böylesi bir din anlayışı ne diğer dört kanonik incil ne de Barnabas incilinde Hz. İsa tarafından dile getirilmemiştir.
Hz. İsa (A.S) hakkındaki derin fikir ayrılıklarından yararlanan Pavlus, Tevhid'den ve Musevilikten uzaklaştıran doğrultularda bir itikad kurmuştur. Sadece «kalp temizliği ve İsa'ya inanmayı» yeterli gören, Allah'ın Eski Ahid'de koyduğu kurallar ve O'nun emirlerinden soyutlanan bir din yapılanması ortaya çıkmıştır. Adım adım teslis(Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesi) inancıyla da bütünleşen Böylesi bir din anlayışı ne diğer dört kanonik incil ne de Barnabas incilinde Hz. İsa tarafından dile getirilmemiştir.
Pavlus'un
ortaya koydukları ve savunduklarıyla gelişen yaklaşım kabaca şöyle
özetlenebilir: Daha önceleri pek çok peygamberler gönderen Tanrı, insanların
bir türlü düzelmemesi üzerine sonunda kendisi gelir... İsa karakteriyle ortaya
çıkıp çağrıda bulunur ve tüm insanların günahının affı için İsa karakteri
çarmıhta kendini feda eder.. Alt alta konulduğunda 'Bir Olan, Herşeye Gücü
Yeten ve Sübhan -Tüm Eksiklik, Kusur, Zayıflıklardan Ari ve Uzak- Olan, Tüm
Evren ve İçindekileri Yoktan Yaratan Yüce Tanrı' itikadına(inanç şekli)
sahip olanların kabul edemeyeceği bir anlayış kendini göstermektedir.
Barnabas'ta;
Hz. İsa (A.S), Tek ve Bir Olan Yüce Allah'ın israiloğullarına gönderdiği bir
Peygamberi olarak kendini tanıtır. Hz İsa (A.S) döneminde, Tevrat'taki dini
kuralların titizlikle uygulandığı ve doğru inanca sahip olmanın, Tevratta yer
alan (-domuz eti yasağı gibi-) yasaklamalardan kaçınmanın ve sünnet
olma emrinin uygulanması ve ibadetin samimiyetle ve sürekli yapılmasının Hz
İsa'nın temel direktifleri arasında olduğu görülür.
Bugünku
haliyle Yeni Ahid'de (-İncilde-) yer alan şu metin konumuz itibariyle oldukça
dikkat çekicidir:
«Hz. İsa'ya
tâbi(uyanlar) olanlar kendisinin yeryüzünde olduğu zaman diliminde ve göğe
yükseltilmesinin sonrasında Tevrat’a bağlı Yahudi cemaati ile, Kudüs'teki
Mabede gitmeye devam etmişlerdir»(-Resullerin İşleri, 3,1)
Barnabas İncil'inde Çelişkiler Olduğuna Dair İddialar
Hakkında
Yukarıda
sıralananlara gözatıldığında Barnabas İncili'nin tarihsel sürecinde
müslümanların bir katkıları olmadığı açıktır. Müslümanların bu İncile
ilgilerinin sebebi bir Peygamber olarak kabul ettikleri Hz. İsa'nın gerçek
yaşam kesitlerine ve Allah'ın gönderdiği kitaplardan biri olduğuna
inandıkları İncilin gerçek haline duydukları doğal meraklarıdır.
Bu incilin 2000 sene önceki gerçek incilin tam olarak aynısı olduğunu da iddia edemeyiz. Çünkü, Kanonik kabul edilen diğer 4 incil gibi bu incil de Hz. İsa(A.S)'nın dili olan aramice değildir, belki birkaç kere tercüme edilmiş bir metindir; örneğin, Aramiceden, grekçeye , latinceye daha sonra italyancaya çevrilmiş olabilir. Türkçe çeviriye kaynaklık eden ingilizce metin ise halen Viyana Hofbibliothek'te bulunan italyanca nüshadan bu yüzyılın başında tercüme edilmiştir.
Bu incilin 2000 sene önceki gerçek incilin tam olarak aynısı olduğunu da iddia edemeyiz. Çünkü, Kanonik kabul edilen diğer 4 incil gibi bu incil de Hz. İsa(A.S)'nın dili olan aramice değildir, belki birkaç kere tercüme edilmiş bir metindir; örneğin, Aramiceden, grekçeye , latinceye daha sonra italyancaya çevrilmiş olabilir. Türkçe çeviriye kaynaklık eden ingilizce metin ise halen Viyana Hofbibliothek'te bulunan italyanca nüshadan bu yüzyılın başında tercüme edilmiştir.
Soyut ve çok
yüksek dinsel kavram ve konuların tamamen farklı kültür ve şartlar altında
konuşulan, semavi dinlere yabancı bir başka dilin kelimeleriyle (O zamanların
grekçesi ve latincesi vs..) ifade edilmesindeki aşılmaz zorlukların yanısıra
tercümeler esnasında, mütercimlerin yetkinlik derecelerinin ya da bilgisel
yetersizliklerinin; kasıtsız-teknik kelime yanlışlıklarının roller
oynayabileceği gözardı edilemez.
Bu incil vasıtasıyla sezilen ve tarihsel süreciyle varılan sonuç "asıl incil'den" güçlü esintileri yansıtmasıdır.
Çelişki olarak iddia edilenler metinde yer alan temel konu doğrultularında değildir, tam tersine, Barnabas İncili'ni diğer incillerden ayıracak en açıklayıcı kelime "baştan sona tutarlılık" olacakdır.
Bu incil vasıtasıyla sezilen ve tarihsel süreciyle varılan sonuç "asıl incil'den" güçlü esintileri yansıtmasıdır.
Çelişki olarak iddia edilenler metinde yer alan temel konu doğrultularında değildir, tam tersine, Barnabas İncili'ni diğer incillerden ayıracak en açıklayıcı kelime "baştan sona tutarlılık" olacakdır.
"Nasıra'ya doğru gemiyle yola çıkmak"
İlginçtir
ki; en çok çelişki iddiasının vurgulandığı yer, 151'inci bölümde İsa(A.S) ve
Havarileri'nin Nasıra'dan Kudüs'e yaptıkları yolculuğun çok özet anlatımıyla
ilgilidir. Kudüs'ten Nasıra'ya yapılan bir yolculuk ise 20'inci bölümde daha
detaylı anlatılmıştır. Çelişki iddiasını seslendirenler 151'inci bölümden,
"Nasıra'dan Kudüs'e gemiyle gidildi" anlamının çıkarılmasını
istemektedirler. Oysa 20'inci bölümde Kudüs'ten Nasıra'ya yapılan yolculuğun
güzergahı dönüş yolu için de geçerli olmalıdır.
Yol
güzergahını anlayabileceğimiz 20'inci bölüm "İsa Galile Denizi'ne gitti
ve bir gemiye binerek Nasıra'ya doğru yola çıktı. Bu sırada denizde büyük bir
fırtına başladı." cümleleriyle başlar.
Dört İncil'den
Matta'da bu konu çok benzer şekilde anlatılmıştır: "İsâ kayığa bindi,
denizi geçti ve kendi şehrine geldi" (Matta 9/1)
Yolculuk
esnasında önce Galile Gölü civarına uğranıldığı, yolculuğun bir kısmının Galile
Gölü üzerinden gerçekleştiği anlaşılır ve herhangi bir çelişkiden sözedilemez.
Yolculuk güzergahları (2000 sene önceki) mevcut yol alternatiflerine, yolların
durumuna, güvenliğine veya başka amaçlara uygun olarak belirlenebilir.
Barnabas
İncili'nde güya "Nasıra Limanı'ndan", "Nasıra'ya
gemiyle gidildiği"nden ve "Nasıra'dan Kudüs'e gemiyle
gidildiği"nden bahsedildiğini ileri süren bir çevre, bir yapay
"çelişki" algısı üretmeye çabalamaktadır. Yukarıda yer alan
objektif-net-tarihi verilere karşı koymak yerine duygusallığı yansıtan bir
alaycılık ve demogojik yaklaşımlara yönelinmesi dikkat çekicidir. Oysa,
yolculuğun çok benzer şekilde anlatıldığı Matta İncili bu çevre
tarafından görmezden gelinemez.
Kudüs,
Nasıra ve Galile Gölü arasında bugün yer alan karayolları uzunlukları şöyle:
Kudüs'ten Galile Gölü'nün Kudüs'e en yakın yeri olan Dganya Bet'e 156 km (5-6
günlük yürüyüş mesafesi), Tiberias yani Galile Gölü'nün Nasıra'ya en yakın
yerinden Nasıra'ya 30 km (Bir günlük yürüyüş mesafesi) Kudüs'ten doğrudan
Nasıra'ya 160 km (5-6 günlük yürüyüş mesafesi). Görüldüğü gibi bugün mevcut yol
alternatifleri arasında bile yol süreleri açısından büyük farklar yoktur.
Diğer bir
çelişki iddiası farklı dönemlerde Romalı valinin (Plate=pilatus=pilotus) ismi
hakkında dile getiriliyor ki, bu eğer tercümelerden kaynaklanan bir hata değil
ise, iki türlü açıklanabilir: İsa'nın yer yüzünde kaldığı 33 sene boyunca aynı
kişinin valiliği sürdürdüğü.. Ya da iki ayrı vali ise aynı ismi taşıdıkları...
İsa
Peygamberin(A.S) 119'uncu bölümde şekerle ilgili verdiği bir örnek sözkonusu
ediliyor. Barnabas İncili'ndeki metin anlatımından o dönemde şekerin çok
değerli olduğu anlaşılıyor. İsa döneminde şekerin bilinmediğini savunan bazı
itirazcılar, şeker kamışından şeker üretimi bilgisinin 7'inci yüzyıldan önce
bölgeye ulaşmadığını iddia ediyor. Öyle bile olsa, herhalde durdukça
şekerlenen bal ve pekmez gibi tatlı besinlerden de şeker yapılabileceği gözardı
ediliyor. Ayrıca, Hindistan'da o dönemde şeker kamışı kristal haline
getirilebiliyordu.
7 ve 9 Sema Sayıları
Semavat(göklerin)
sayısının Barnabas İncili'nde 9 Kuran'da ise 7 olarak bildirilmesinde esasen
bir çelişki yoktur. Çünkü Arapça'da 7, 70 ve 700 sayıları çokluk belirtmek için
de kullanılır. Kuran-ı Kerim'de bu durumu gösteren başka ayetler de vardır:
"...onlar için 70 defa bağışlanma dilesen de.." (9/80).
"Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her başağında yüz adet
tohum olmak üzere, yedi başak veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah,
dilediği kimseye kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi'dir, Alîm'dir."
(2/261)
Türkçe'de de
7 sayısı çokluk belirtmek için kullanılabilmektedir: "7 düvelle
savaşmak", "7 memlekete duyurmak" gibi.. Aramice'de de 9 sayısı
çokluk manasında kullanılmış olabilir.
Hz. İsa Peygamber neden "Gelecek O Mesih ben
değilim" diyor?
Mesih
nitelemesini İsa'dan sonra gelecek Peygamber hakkında telaffuz edilmesi, Hz.
İsa'nın Mesih olmadığından değil, metinden de anlaşılacağı üzere o dönem
topluluklarının Mesih denildiğinde bunu en son gelecek Allah'ın Elçisi (S.A.V)
olarak algılamalarıdır. İsa, "Sen Mesih misin?" şeklindeki
sorulara yanıt verirken kendinden sonra gelecek Allah'ın Elçisi
(S.A.V)'nden haber vermektedir. Barnabas İncili'nin ilk başlığında,
girişi ve 6'ıncı bölümünde de İsa Peygamber için "Mesih"
denmektedir.
İsa
peygamberin "Sen Mesih misin?" şeklindeki soruya verdiği
cevabı bu gerçeği gösteriyor:
«..Çünkü
ben, sizin «Mesih» dediğiniz, benden önce yaratılmış ve benden sonra gelecek ve
inancı (dini) son bulmasın diye gerçeğin sözlerini getirecek olan Allah'ın
Elçisi'nin ayakkabılarının iplerini veya çoraplarının bağlarını çözecek değerde
değilim.»(Barnabas, 42. bölüm)
Burada
soruyu soran topluluğun "Mesih" anlayışının dikkate alınarak buna
uygun bir yanıt verildiği anlaşılmaktadır. Yoksa Hz. İsa'nın Mesih olmadığı
değil.
Şu da
gözönünde tutulmalıdır ki, yukarıda da belirtildiği gibi bazı detaylarda
asırlar boyunca yapılan çevirilerde, tercüme ya da teknik yanlışlıklar mümkün
olabildiği gibi çelişki iddialarının argümanlarında da duygusal nedenlerden ya
da yanlış bilgilerden kaynaklanan bazı yanlışlar olabileceği gözardı edilemez.
Çünkü,
Barnabas İncili Pavlus yaklaşımına sarsıcı bir yalanlama ve karşı çıkışı da
barındırmaktadır..
Tam da bu
nedenle asırlar boyu (1700 senedir) tamamen imha edilmek istenmiştir.
Yeni ve Eski Ahid
Aslında
tarih boyunca gerçekleşen üst üste tercümelerden doğan veya yorumların metne
eklenilmesi gibi sorunları konu alan pek çok tartışma Yeni Ahid için sözkonusu
olabilir. Bu tür gelişmelerin metnin doğrultu ve yapısına etki etmediğini
savunmak hayli güçtür. Alman Protestan Kilise Komisyonu'nun, yukarıda
yer alan, incile yazdığı sunuş yazısı da bu gerçeğin başka türlü bir ifadesi
gibidir.
Özellikle
Pavlus'un mektupları ve Resullerin İşleri bölümünün de Yeni Ahid'e eklenmesi,
yapılan en aykırı yorumlar, hatta görüldüğü söylenen rüyalar (Petrus'un gördüğü
iddia edilen rüyası ile domuz etinin serbest bırakılması vb.) ile dinin özünün
tamamen farklılaşması... Eski Ahid(Tevrat-Zebur..)'e aykırı bir dine dönüşmesi
mümkün olmuştur.
Hemen
herşeyin mübah görüldüğü böylesi bir din anlayışı 4 incilde de bulunmaz: “Sanmayın
ki ben Kutsal Yasayı yahut Peygamberi yıkmaya geldim; ben yıkmaya değil fakat
tamam etmeye geldim. Çünkü doğrusu size derim; Gök ve yer geçip gitmeden her
şey vaki oluncaya kadar Kutsal Yasa'dan en küçük bir harf veya bir nokta bile
yok olmayacaktır. Bundan dolayı bu en küçük emirlerden birini kim bozar ve
insanlara öylece öğretirse göklerin melekutunda kendisine en küçük
denilecektir." (Matta İncili 5/17-19)
Barnabas
İncili ise, orjininden uzaklaşmış bir dinin özündeki gerçek halini; aydınlık ve
açıklığı, Peygamberlerle iletilen ilahi mesajların tazeliğini okuyanlara hemen
hissettiriyor.
Barnabas
İncili'nin Matta,
Yuhanna, Luka ve Markos ile kıyaslamalı okunuşunda, diğer
incillerdeki anlam bütünlüğünün bozulduğu ve cümle düşüklükleri oluştuğu,
böylece yarım ya da aralarda kalan konu ve cümlelerin aslında nereden başladığı
ve nasıl geliştiği de aydınlığa kavuşuyor.
Bugünkü
haliyle Yeni ve Eski Ahit'te de Hz. Muhammed (S.A.V)'e bazı işaretler olduğu
sezilmektedir. Konuyla ilgili bazı örnekler için
buraya tıklayınız..
Barnabas İncili'nde 'Muhammed (S.A.V)' İsmi
Not:
Barnabas İncili (The Gospel in the name of Barnabas) ile Barnabas
Mektupları (The Epistle of Barnabas) tamamen farklıdır. Pavlus/Roma
Kilisesi tarafından tarih boyunca defalarca yasaklanan The Gospel in the Name
of Barnabas(Barnabas İncili)dır. Teslisi benimseyen mektupları(Epistle
of Barnabas) ise kaleme alan kişi tarihsel olarak Kıbrıslı Joseph(Barnabas)
olamaz. Zira, Kudüs'teki Yahudi Tapınağının Romalılarca yıkılışı (Destruction
of Second Temple) bu mektuplarda(Epistle) geçmiş zaman kipiyle yer
almıştır. Bu olay M.S 70'de gerçekleşmiştir. Barnabas ise M.S 61'de Kıbrıs'ta
taşlanarak şehit edilmişti.
-Sunuşun Sonu-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder