TİP-MDD
1960’lı
yıllarda Türk solu üzerinde yapılan araştırmalarda muhakkak Türkiye İşçi
Partisi (TİP) üzerine söz söylenmelidir. TİP; demokratik sosyalizmin
ülkemizdeki ilk örneği ve temsilcisi olduğu gibi, 1965 seçimlerinde TBMM’ye 15
milletvekili sokabilmiş ve Türk siyasal hayatına kalıcı yenilikler getirmiş çok
önemli bir siyasal oluşumdur. TİP; İbrahim Güzelce, Kemal Türkler, Kemal
Nebioğlu, Şaban Yıldız ve Nuri Beşer gibi sendikacılar tarafından 14 Şubat
1961’de yapılan bir basın açıklamasıyla kurulmuştur.
Aynı dönemde kendi başına bir
sosyalist parti kurma girişimleri bulunan Mehmet Ali Aybar ve arkadaşları, 1
Şubat 1962’de, TİP kurucusu olan sendikacıların, kendi aralarında yaptıkları
toplantıda, partinin kapılarını sosyalist aydınlara açmaya karar vermeleri ve
Genel Başkanlık için Mehmet Ali Aybar’ı göreve çağırmaları sonucu bu çabalarına
son vererek bu partiye katılmışlardır. Aybar’ın ilk icraatlarından biri parti
kadrolarında emekçilerin ve sendikacıların konumunu düşürmemek için sosyalist
entelektüellerin, aydınların oranının yüzde 50’yi geçmeyecek bir şekilde
sınırlandırılması olmuştur. 27 Mayıs sonrasının genel aydın eğilimi halinde
yükselişe geçmiş bulunan ve Yön Hareketi nedeniyle adeta şaha kalkan sol
Kemalizm, TİP’in başlıca argümanlarında da önemli bir ağırlık taşıyor ve
sosyalizm temelde Kemalizm’in ileri bir yorumu olarak sunuluyordu. Aybar ve TİP
üyeleri konuşmalarında demokrasiye olan inançlarının altını kalınca çiziyor ve
Sovyetler Birliği’ne kıyasla revizyonist bir sosyalizm anlayışları olduğunu
açıkça belirtiyorlardı. Bu nedenle TİP’i Avrupa tarzı sosyalist partilere
benzetmek mümkündür. Mehmet Ali Aybar proletarya diktatoryasına karşı olduğunu
da açıkça belirtmiştir; “Mesela TİP, proletarya diktatörlüğüne dayanan bir
parti değildi. Ya nasıl bir partiydi? İşçi sınıfının demokratik öncülüğü
etrafında birleşen, tüm emekçilerin temsilcisi olduğunu söyleyen, onları
iktidara getirmeyi amaçlayan bir partiydi” (Mumcu, sayfa 41).
Aybar’ın
ilginç ve eklektik sosyalizm düşüncesini tanımlamak için kullandığı terim
“güleryüzlü sosyalizm”dir. Aybar’a göre güleryüzlü sosyalizmin temel ilkeleri
demokrasi ve sosyalizmdir ve amacı emekçilerin yönetimde fiilen söz ve karar
sahibi oldukları bağımsız ve geniş özgürlükler tanıyan bir rejim yaratmaktır.
TİP’in revizyonist sosyalizm anlayışında, Yön ve MDD’nin aksine demokrasi
faydalı olarak görülmüş ve iktidarı ele geçirmek için demokratik parlamenter
metodlar uygulanması benimsenmiştir. Aybar dönemin Cumhurbaşkanı Cemal
Gürsel’le polemiğe girmek pahasına anayasanın sosyal devlet ilkesine vurgular
yapmış ve 1961 anayasasının sosyalizme açık olduğunu belirtmiştir. TİP
düşünürlerine göre Türkiye’de yapılması gereken Milli Demokratik Devrim değil,
demokratik yollarla gerçekleşecek sosyalist reformlardır. Buna göre bu reformların
başlıca dayanağı ve kuvvet üssü Türk proletaryası olacaktır. Bu anlamda TİP,
Yön ve MDD’nin aksine Türkiye’de gerekli olgunluğa ulaşmış bir proletarya
olmadığı tezini reddetmiştir. Ancak TİP’in bu düşüncesine karşın proletarya ile
olan bağlarının zayıflığı ve proletaryanın popülasyon olarak sınırlı olması
TİP’e yöneltilen en büyük eleştiriler arasındadır. Ayrıca TİP’in sosyalizm
anlayışı Marksizm’e dayanan bir bilimsel süreçten çok “kapitalist olmayan bir
kalkınma modeli” şeklindedir. TİP lideri Mehmet Ali Aybar özel sektöre
tamamıyla karşı olmadıklarını şu sözlerle dile getirmiştir; “Özel sektöre
bırakılan endüstri kolları ve ekonomik faaliyet alanları, genel ekonomi
planının hedef ve direktiflerine uyarak çalışır ve gelişir. Devlet sektörünü
n ağır bastığı bir planlı ekonomik düzeyde özel sektör daha uzun yıllar ulusal kalkınmamızda yararlı bir faktör olacağı için korunacak ve teşvik edilecektir” (Aybar, Tip Tarihi 1, sayfa 206). Yani TİP’in demokratik reformlarla gerçekleştirmeyi düşündüğü sosyalist modelde, devlet sektörü liderliğinde özel sektöre tolerans gösterilecek ve ulusal ekonominin geliştirilmesi amaçlanacaktır. TİP’in öncelikli amacı önemli yabancı ve yerli şirketlerin kamulaştırılması (millileştirilmesi) ve belli bir ulusal ekonomik program çerçevesinde üretim yapmasıdır. TİP’in bir diğer önem verdiği konuysa her ne kadar proletaryanın önceliği vurgulansa da, toprak reformunun gerçekleştirilmesi ve Türk köylüsünün özgür kılınmasıdır.
TİP bu
noktada Kemalist Devrim’in yarıda kaldığından yakınmış ve devletin toprak
ağalarıyla işbirliğini eleştirmiş, bu geniş arazilerin devlet kontrolünde
köylülere eşit olarak dağıtılması gerektiğini belirtmiştir. TİP’in bir diğer
vurgu yaptığı konu da anti-emperyalizmdir. TİP liderleri daha barışçıl ve
bağımsız bir dış politika anlayışını benimsemiş ve Atatürk’ün “Yurtta sulh,
cihanda sulh” anlayışı doğrultusunda Türkiye’nin komşularıyla olan ilişkilerini
geliştirmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ancak ekonomik ve siyasal alanda
bağımsızlığın gerekliliği ısrarla vurgulanmış ve özellikle Amerika’ya çok sert
eleştiriler getirilmiştir. TİP Kürt sorunu konusunda da mutedil bir tutum
belirlemiş ve sorunun tamamen ekonomik geri kalmışlıktan kaynaklandığı iddia
etmiştir. “Kürt sorunu, TİP tarafından bir bölge kalkınması sorunu olarak
konuluyordu ve bu soruna, ulusal menfaatlerimize en uygun, en insanca çözüm
yollarını bulmak, ihmal edilmeyecek bir vatan vazifesi nitelendiriliyordu” (Türkiye
Solu’nun Eleştirel Tarihi-1, sayfa 265). TİP’in bir diğer projesi de
vergilendirme politikasının değiştirilmesi ve özel sektörden alınacak ağır
vergilerle sosyal devletin güçlendirilmesidir. Bu konuda TİP lider kadrosu,
İskandinavya demokrasilerinden fazlasıyla etkilenmişlerdir.
İlk olarak 17 Kasım 1963’te yapılan
yerel seçimlere katılan TİP, 40000 civarında bir oya ulaşmış ve seçimlerde bir
başarı gösterememiştir. Ancak 1963 seçimlerinde radyodan yayınlanan
konuşmalarda ve mitinglerde, TİP’in Çetin Altan, Yaşar Kemal ve Mehmet Ali
Aybar gibi usta hatipleri tarafından yapılan konuşmalar Türk köylüsü, işçisi ve
entelektüelleri üzerinde derin bir etki bırakmış ve partiye yönelim artmıştır.
“Nitekim, 63 yerel seçimlerinden sonra yaptığımız köy gezilerinde bunu gayet
açık olarak görüyorduk. Eskiden giderdik kahveye. Kim olduğu öğrenilince kahve
boşalırdı. Artık öyle olmuyordu. Köye gidiyorduk, hemen ilgileniyorlardı”
(Mumcu, sayfa 41). Ekim 1965’te yapılan genel seçimler ise TİP’in ulaştığı en
büyük başarıya sahne olmuştur. Ülkenin sosyoekonomik problemlerini cesurca dile
getirmeyi başaran tek parti olan TİP, bu seçimlerde tüm ön yargılara ve medya
manipülasyonlarına karşın 276101 oy elde etmiş ve toplam oyların yüzde 2,83’ünü
alarak meclise 15 milletvekili sokmayı başarmıştır. Bu dönemde nisbi temsil
sistemi uygulandığı için baraj oluşturulmamış ve TİP yüzde 3’e yakın oyuyla 15
milletvekili çıkarabilmeyi başarmıştır. TİP’in parlamentoda yaptığı müthiş
muhalefet CHP’nin merkezden sola kaymasında çok etkili olmuş, İsmet İnönü’nün
ağzından “ortanın solu” terimi duyulmuş ve Adalet Partisi milletvekilleri laf
yetiştiremedikleri Çetin Altan’ı TBMM içerisinde linç etmeye kalkışmışlardır.
“TİP, geniş işçi ve aydın kesimlerini etkileyen bir solculuk söylemi
tutturmayı, canlı ve güncel tartışmalarda çözümü aranan problemleri ele alarak
karşılamayı başarmış, daha sonra CHP’nin tabanında yer alan önemli bir kesimi
de etkilemeye başlaması üzerine, İsmet İnönü’nün ağzından solculuğunu açıklamak
zorunda bırakan etkiyi yaratmıştı” (Türkiye Solu’nun Eleştirel Tarihi-1,
sayfa 262). 1968’e kadar güçlenerek ilerleyen TİP’in dağılma süreci parti
içerisinde küçük bir fraksiyon olan Mihri Belli ve arkadaşları tarafından
desteklenen MDD düşüncesinin üniversite gençliğinde yaygın kabul görmeye
başlaması ve 1968 yılında Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya’yı işgaliyle başlamıştır.
1968 kongresinde partide üç ana fraksiyon belirmiş ve şiddetli tartışmalar
yaşanmıştır. Birinci grup Mehmet Ali Aybar ve arkadaşlarının oluşturduğu
demokratik sosyalizm yanlısı ve Sovyetler Birliği’ne tepkili gruptur. İkinci
fraksiyon Sadun Aren, Behice Boran ve destekçilerinden oluşan ve Sovyetler
Birliği yanlısı gruptur. Üçüncü grup ise MDD düşüncesini desteklemelerine
karşın bu düşünceyi yaymak için parti içerisinde bulunan demokratik
devrimcilerin oluşturduğu ve gençlik tarafından büyük destek gören Mihri Belli
ekibidir. Aybar bu kongrede liderliğini korumasına karşın 1969 genel
seçimlerinde parti oylarının yüzde 2,58’de kalması üzerine sorumlu tutulmuş ve
partiden istifa etmiştir. 12 Mart muhtırası sonrası TİP kapatılmış ve birçok
lideri tutuklanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder