Barnabas İncili
-Tam Metni-
Mesih Denilen, Allah'ın Dünyaya Gönderdiği Yeni Peygamber İsa'nın Gerçek Kitabı: Havarisi Barnabas'ın Anlatımına Göre
Mesih denilen Nasıralı İsa'nın havarisi Barnabas, yeryüzünde oturan herkese barış, huzur ve teselli diler.
Pek sevgili, yüce ve ulu Allah, büyük öğretme ve mucizeler
merhametinden şu son günlerde peygamberi İsa Mesih aracılığıyla bizi
ziyaret etmiştir; şeytan tarafından aldatılan pek çokları, dindarlık
maskesi altında en dinsiz akideyi va'z ederek, İsa'ya Allah'ın oğlu
demekte, Allah'ın sonsuza değin emrettiği sünnet olmayı red etmekte ve
her türlü kirli etin yenmesine izin vermekte olduğundan, —bunlar
arasında bulunan, kendinden üzüntü duymadan söz edemediğim Pavlus da
aldatılmıştır— kurtulasınız, şeytan tarafından aldatılmayasınız ve
Allah'ın hükmü önünde hüsrana uğramayasınız diye İsa ile yaptığım
konuşma ve görüşmelerde gördüğüm ve duyduğum gerçeği yazıyorum. Bu
nedenle, sana yazdığımın aksine yeni akideyi va'z edecek herkese dikkat
et ki, ebedi kurtuluşa eresin.
Yüce Allah seninle olsun, seni şeytan'dan ve her şerden korusun. Amin.
1. Bu ilk bölümde, melek Cebrail'in Bakire Meryem'e İsa'nın doğuşunu bildirmesi yer alır.
Bu son yıllarda, Yahudi (-İsrail oğulları-) kavmi'nin Davud
soyundan Meryem adında bir bakire, Allah'ın gönderdiği melek Cebrail
tarafından ziyaret edildi. Günahsız, ayıpsız, namazı kılıp oruç tutarak
tam kutsal bir hayat süren bu bakire bir gün yalnızken odasına melek
Cebrail girdi ve «Allah seninle olsun, ey Meryem» diye onu selamladı.
Bakire, meleği görünce ürktü; fakat, melek şöyle diyerek onu
rahatlattı; «Korkma Meryem; çünkü sen, seni kalp gerçeğiyle kanunlarına
göre yürüsünler diye İsrail halkına göndereceği bir peygamberin annesi
seçen Allah'ın rızasına erdin.» Meryem cevap verdi: «Şimdi ben, hiç
bir erkek bilmediğimi görüp dururken, nasıl oğlan dünyaya getireceğim?»
Melek cevap verdi: «Ey Meryem; insan yokken insan yaratan Allah,
senden de erkek olmadan insan meydana getirmeye kadirdir. Çünkü O'nun
için hiç bir şey imkan haricinde değildir.» Meryem cevap verdi:
«Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum; öyleyse iradesi yerine
gelecektir.» Melek cevap verdi: «Şimdi peygambere yüklü oldun; Adını
îsa koyacak ve onu şaraptan, kuvvetli içkiden ve bütün temiz olmayan
etlerden koruyacaksın, çünkü çocuk Allah'ın kutsal bir (-kuludur.-)
Meryem, tevazuyla başını eğerek şöyle dedi: «Allah'ın hizmetçi kuluna
bak, dediğin gibi olsun.» Melek gitti ve bakire Allah'ı tesbih ve ta'zim
etti: «Ey kalbim, Allah'ın büyüklüğünü bil ve ey ruhum, Kurtancı'm
Allah'ı çok sev; çünkü, O kız hizmetçisinin alçak gönüllülüğünü
öylesine saydı ki, bütün milletlerce kutsanacağım; çünkü Kadir Olan
beni yüceltti, O'nun kutsal adını tesbih ederim. Çünkü, O'nun rahmeti,
nesilden nesile Kendisi'nden korkanlar için yayılır. O Kadir Olan elini
güçlü kıldı ve kalbinin tasavvurunda gururu dağıttı. Güçlü olanı
oturduğu yerden indirdi ve aşağıda olanı yükseltti. Aç olanı güzel
şeylerle doyurdu ve zenginleri eli boş gönderdi. Çünkü, O, İbrahim ve
oğluna verilmiş sözleri sonsuza değin tutar.»
2.Cebrail'in Bakire Meryem'in hamileliğiyle ilgili olarak Yusuf'a yaptığı hatırlatma.
Allah'ın iradesini öğrenen Meryem, yüklü olduğundan kendine
saldırırlar ve zina suçlusu sayarak taşlarlar diye insanlardan korkup,
dindar, takva sahibi, namaz ve oruçla Allah'a ibadet eden ve bir
marangoz olarak ellerinin yaptığı ile geçinen bir adam olduğundan,
ayıpsız yaşantılı Yusuf adında kendi soyundan bir yoldaş seçti.
Bakire, bildiği böyle bir adamı yoldaşı olarak seçti ve îlâhî teklifi ona açtı.
Dindar bir adam olan Yusuf Meryem'in hamile olduğunu anlayınca,
Allah'tan korkup, ondan ayrılmayı düşündü. Bak ki, uyurken, «ey Yusuf,
neden kadının Meryem'i bırakmayı düşünüyorsun?» diye Allah'ın meleği
tarafından uyarıldı (ve şöyle denildi.) : «Bil ki, ona ne olmuşsa, hepsi
Allah'ın iradesiyle olmuştur. Bakire, bir çocuk dünyaya getirecek,
adını îsa koyacaksın; şaraptan, kuvvetli içkiden ve her türlü temiz
olmayan etten onu uzak tutacaksın, çünkü o, annesinin rahminden
Allah'ın kutsal bir (kuludur). O, - Juda'yı (Yehuda) kalbine döndürsün
İsrail kavmi Musa'nın Kanunu'nda yazılı olduğu gibi, Rabb'in kanunu
yolunda yürüsün diye İsrail halkına gönderilen Allah'ın bir
peygamberidir. O, Allah'ın kendine vereceği büyük güçle gelecek, büyük
mucizeler gösterecek ve bu sayede pek çok insanlar kurtulacaktır.»
Uykudan uyanan Yusuf Allah'a şükretti ve bütün içtenliğiyle Allah'a ibadet ederek, ömrü boyunca Meryem'in yanında kaldı.
3.İsa'nın harika doğuşu ve Allah'ı Öven meleklerin görünüşü
Bu sıralar, Kayser Avgustos'un buyruğuyla, Yahudiye'de Hirodes
hüküm sürüyor ve Arma ve Sayfa şehirlerinde de Pilotus vali
bulunuyordu. Bütün dünya kütüklere kayıt yaptırmakta olduğundan, herkes
kendi memleketine gidiyor ve kayıt için kendi kabileleriyle
kendilerini takdim ediyorlardı. Bu nedenle Yusuf Sezar'ın buyruğuna göre
kayıt yaptırmak için, Beytlehem'e (burası, Davut soyundan gelme
olduğundan kendi kentiydi) gitmek üzere kadını hamile Meryem'le
birlikte Galile'nin bir kenti olan Nasıra'dan ayrıldı. Beytlehem'e
varan Yusuf burası çok küçük ve yabancılarla dolu bir kent olduğundan,
kalacak yer bulamayıp, kent dışında bir çobanın sığınağı olarak yapılan
bir odayı tuttu. Yusuf burada kalırken, Meryem'in de doğum günleri
gelmişti. Bakire oldukça parlak bir nurla kuşatıldı ve hiç sancısız
çocuğunu doğurdu, kucağına alıp kundağına sardı ve yemliğe yatırdı;
çünkü odada hiç yer yoktu. Bir çok melek, Allah'ı takdis edip, Allah'tan
korkanlara salât ve selam getirerek sevinç içinde odaya geldiler.
Meryem ve Yusuf Rabb'e İsa'nın doğumundan dolayı hamd ve senada
bulundular ve sonsuz bir neşe ile çocuğu doyurdular.
4.Meleklerin İsa'nın doğuşunu çobanlara bildirmesi ve çobanların da çocuğu gördükten sonra bunu ilân etmeleri.
Bu sırada, adetleri üzere çobanlar sürülerine bakıyorlardı. Ve
dikkat et ki, içinden Allah'ı takdis eden bir meleğin göründüğü
oldukça parlak bir nur sardı onları da. Çobanlar, bu ani nur ve meleğin
görülmesi nedeni ile korkuya kapıldılar; bunun üzerine Rabb'in meleği
şöyle diyerek onları rahatlattı: «Bakın, size büyük bir müjde
veriyorum, çünkü, Davud'un kentinde Rabb'in peygamberi olan bir çocuk
doğdu; İsrail'in ailesine büyük kurtuluş getirir. Çocuğu Allah'ı ta'zim
eden annesi ile birlikte yemlikte bulacaksınız.» Ve, o bunları
söyleyince, hayırlı istekleri olanlara selâm ederek, Allah'ı ta'zim
eden pek çok melekler geldiler. Melekler gidince, çobanlar birbirlerine
şöyle dediler:. «Beytlehem'e kadar gidelim ve Allah'ın meleğin
aracılığıyla bize bildirdiği kelimeyi görelim.» Beytlehem'e yeni doğan
bebeği aramaya pek çok çobanlar geldi ve kent dışında, meleğin
sözlerine göre, yemlikte yatan yeni doğmuş çocuğu buldular. Ona saygı
gösterip, annesine gördüklerini ve duyduklarını bildirerek ellerinde
olanı verdiler. Meryem bütün bunları kalbinde tuttu ve Yusuf da (aynı
şekilde) Allah'a şükretti. Çobanlar sürülerinin başına döndüler ve ne
büyük bir şey görmüş olduklarını herkese söylediler. Ve, böylece tüm
Yahudiye tepeleri haşyetle doldu ve herkes içinden söyle diyordu: «Bu
çocuk acaba ne olacak?»
5. İsa'nın sünnet olması
Musa'nın kitabında yazıldığı gibi, Rabb'ın kanununa göre,
sekiz gün dolduğu zaman, çocuğu alıp, sünnet etmesi için mabede
götürdüler. Çocuğu sünnet ettiler ve Rabb'in meleğinin çocuk ana
rahmine düşmeden önce söylediği gibi, İsa adını verdiler. Meryem ve
Yusuf, çocuğun pek çoklarının kurtuluşuna ve pek çoklarının da helakine
neden olacağını seziyorlardı. Bundan dolayı, Allah'tan korkuyorlar ve
çocuğu Allah korkusuyla koruyorlardı.
6. Yahudiye'nin doğusundaki bir yıldızın yol göstermesiyle gelip, İsa'yı bularak, saygı ve hediyeler sunan üç müneccim.
Yahudiye kralı Hirodes'in egemenlik günlerinde, İsa'nın
doğumu sırası doğu bölgelerinde üç müneccim gökteki yıldızlan
gözlüyorlardı. Nihayet kendilerine çok parlak bir yıldız göründü; bunun
üzerine, aralarında karar vererek önlerinden giden yıldızın
kılavuzluğunda Yahudiye'ye geldiler ve Kudüs'e varıp Yahudilerin
kralının nerede olduğunu sordular. Hirodes bunu işitince korktu ve
bütün kenti tedirginlik kapladı. Bunun üzerine, Hirodes kâhinleri ve
yazıcılar (kahinler-yazıcılar:yahudi din adamları) toplayarak, «Mesih
nerede doğması gerekir?» diye sordu.
«Beytlehem'de doğması gerekir. Çünkü, Peygamber tarafından şöyle
yazılmıştır: «Ve, sen Beytlehem, Yehuda reisleri arasında küçük
değilsin, çünkü senden kavmim İsrail'e önder olacak bir lider
gelecektir» diye cevap verdiler.
Hirodes bunun üzerine müneccimleri toplayarak, gelişlerini sordu.
Doğuda kendilerini bu tarafa getiren bir yıldız gördüklerini ve
hediyelerle gelip, yıldızın bildirdiği bu yeni Kral'a tapınmak
istediklerini söylediler.
Ardından Hirodes şöyle dedi: Beytlehem'e gidin ve bütün
dikkatinizle çocuğu araştırın; bulduğunuz zaman gelin ve bana söyleyin,
çünkü, ben de seve seve gelecek ve ona secde edeceğim. Ve o yalandan
böyle konuştu.
7. Müneccimlerin İsa'yı ziyareti ve İsa'nın rüyalarında yaptığı uyarıyla kendi memleketlerine dönüşleri.
Müneccimler Kudüs'ten ayrıldılar ve bir de ne görürsün,
kendilerine doğrudan görünen yıldız önleri sıra gitmiyor mu? Yıldızı
gören müneccimleri sevinç kapladı. Ve böylece Beytlehem'e gelip, şehir
dışında, yıldızın İsa'nın doğmuş olduğu hanın üstünde durduğunu
gördüler. Bunun üzerine müneccimler o tarafa yönelip, içeri girerek
çocuğu annesi ile birlikte buldular ve önünde eğilip saygı gösterdiler.
Ve müneccimler üzerine altm ve gümüşle baharat saçarak gördükleri her
şeyi Bakire'ye anlattılar.
Sonra uykularında çocuk tarafından Hirodes'e gitmemeleri için
ikaz edildiler. Bu nedenle, müneccimler bir başka yoldan kendi
memleketlerine dönüp, Yahudiye'de ne gördülerse hepsini yaydılar.
8. İsa Mısır'a götürülüyor Ve Hirodes suçsuz çocukları katliamdan geçiriyor.
Müneccimlerin dönmediğini gören Hirodes kendisi ile alay
edildiğini sanarak doğan çocukları öldürmeye karar verdi. Ama bak
ki, uykusunda Yusuf'a Rabb'in meleği göründü ve «Çabuk kalk ve çocuğu
annesi ile birlikte alıp Mısır'a git, çünkü Hirodes onu öldürmek
istiyor» dedi. Yusuf büyük bir korkuyla uyanıp, Meryem ve çocuğu alarak
Mısır'a vardı ve müneccimlerin kendisi ile alay ettiklerini sanarak,
Beytlehem'de bütün yeni doğan çocukları öldürmek için askerlerini
gönderen Hirodes ölünceye kadar orada kaldı. Askerler Beytlehem'e gelip
Hirodes'in emri üzerine orada bulunan tüm çocukları boğazladılar.
Böylece, peygamberin şu sözleri yerine gelmiş oldu: «Roma'da figan ve
büyük ağlamalar var Rahel oğullan için yas tutar, fakat ona teselli
verilmez, çünkü onlar yoktur.»
9. Yahuda'ya dönen İsa, oniki yaşına gelmiş olup, muallimlerle harikulade tartışmaya giriyor.
Hirodes ölünce bak ki, Rabb'in meleği rüyada Yusuf'a göründü ve
şöyle dedi: «Yahudiye'ye geri dön, çünkü, çocuğun ölmesini isteyenler
ölmüş bulunuyor.» Yusuf, Meryem'le (yedi yaşma girmiş olan) çocuğu
alarak Yahudiye'ye geldi; bu kez, Hirodes'in oğlu Arhedous'un
Yahudiye'de egemen olduğunu duyup, Yahudiye'de kalmaktan korkarak
Galile'ye gitti; ve Nasira'da yerleşmek üzere ayrıldılar.
Çocuk insanlar önünde ve Allah'ın önünde kerem ve hikmet içinde büyüdü.
Oniki yaşına gelen İsa, Musa'nın kitabında yazılı bulunan
Rabb'in kanununa göre ibadet etmek için Meryem ve Yusuf ile Kudüs'e
geldi. İbadetleri bitince İsa'yı kaybederek ayrıldılar, çünkü,
yakınlarıyla eve döneceğini sanıyorlardı. Bu nedenle Meryem, yakınları
ve bildikleri arasında İsa'yı aramak için Yusuf ile Kudüs'e geri geldi.
Üçüncü gün, çocuğu mabedde muallimler arasında, kanunla ilgili
tartışma yaparken buldular. Herkes sorduğu sorulara ve verdiği
cevaplara şaşırmıştı ve şöyle diyorlardı: «Bu kadar küçük olduğu ve
okuma bilmediği halde, bunda böyle bir akide nasıl bulunabilir?»
Meryem onu azarlayarak şöyle dedi: «Oğul, bize yaptığını görüyor
musun? Bak, baban ve ben seni üç gündür yana yakıla arıyoruz.» İsa
şöyle cevap verdi: «Allah'a hizmetin baba ve anneden önde gelmesi
gerektiğini bilmiyor musunuz?» Sonra İsa annesi ve Yusuf ile birlikte
Nasıra'ya gelip, tevazu ve saygı ile onlara tabi oldu.
10. İsa otuz yaşında iken Zeytinlik dağında, mucize olarak melek Cebrail'den İncil'i alıyor.
Otuz yaşına gelmiş olan İsa, kendisinin bana söylediğine göre,
annesi ile zeytin toplamak için Zeytinlik Dağı'na çıktı. Sonra öğleyin
dua ederken, «Rabb, rahmetle...» sözlerine geldiğinde, çevresini
oldukça aydınlık bir nur ve sonsuz sayıda, «Allah'ı tesbih ve ta'zim
ederiz» diyen melekler sardı. Melek Cebrail ona, ışıldayan bir aynaymış
gibi bir kitap sundu. İnsanın kalbine inen bu kitapta, Allah'ın neler
yaptığının, neler dediğinin ve neler irade buyurduğunun bilgisini aldi;
öyle ki, «İnan Barnabas, her peygamberlikte her peygamberi öylesine
biliyorum ki, söylediğim herşey şu kitaptan geliyor» şeklinde bana
anlattığı gibi herşey açık ve çıplak önüne kondu.
Bu vahyi alan ve İsrail Oğullan'na gönderilen bir peygamber
olduğunu anlayan Isa herşeyi annesi Meryem'e anlattı ve Allah'ın şanı
için büyük eziyetlere katlanması gerektiğini ve kendisine hizmet için
daha fazla yanında kalamayacağını söyledi. Bunun üzerine Meryem şöyle
karşılık serdi: «Oğul, sen doğmadan önce herşey bana anlatıldı, Allah'ın
yüce adını tesbih ve tazim ederim.» İsa hemen o gün peygamberlik
görevini yapmak üzere annesinden ayrıldı.
11. İsa, mucizevi bir şekilde bir cüzzamlıyı iyileştiriyor ve Kudüs'e gidiyor.
Kudüs'e gitmek için dağdan inen îsa, ilâhi ilhamla kendisinin
peygamber olduğunu bilen bir cüzzamlıya rastladı. Gözyaşlarıyla
kendisine, «îsa, sen Davud oğlu, bana merhamet et» diye yalvaran
cüzzamlıya İsa (şöyle) cevap verdi: *Sana ne yapıvermemi istersin,
kardeş?»
Cüzzamlı cevap verdi: «Rabb(Rabb=Efendim anlamında kullanılıyor), bana sıhhat ver.»
İsa azarlayarak şöyle dedi: «Aptalsın sen; seni yaratan Allah'a
dua et, o sana sıhhat verecektir; çünkü ben de senin gibi bir insanım.»
Cüzzamlı cevap verdi: «Rabb, senin bir insan olduğunu biliyorum,
fakat, Rabb'ın kutlu bir insanı. Dolayısıyla, Allah'a sen dua et ve O
bana sıhhat versin.» Sonra İsa, iç çekerek (şöyle) dedi: «Rabbim, Kadir
olan Allah, kutsal peygamberlerinin aşkı için, bu hasta adama sıhhat
ver.» Ardından, bunları söyledikten sonra, hasta adama Allah adına
elleriyle dokunarak (şöyle) dedi: «Ey kardeş, sıhhat bul.» Ve, bunu
deyince cüzzam kayboldu, öyle ki, cüzzamlının derisi bir çocuğunki gibi
oldu. lyileştiğini gören cüzzamlı yüksek sesle bağırdı: «Allah'ın
üzerinize gönderdiği peygamberi almak için, ey İsrail kavmi, bu yana
gelin!» İsa ona rica ederek, (şöyle) dedi: «Kardeş, sus bir şey
söyleme.» Fakat, İsa rica ettikçe o daha çok bağırıyordu : «Peygamberi
görün! Allah'ın kutsal (kulu)'nu görün. Bu sözler üzerine, Kudüs'ten
çıkanların çoğu koşarak geri döndüler ve İsa ile birlikte Kudüs'e
girerek, Allah'ın îsa aracılığıyla cüzzamlıya yaptığını anlattılar.
12. İsa'nın Allah'ın adı konusunda halka ilk verdiği akideyle ilgili harika va'zı.
Tüm Kudüs şehiri bu sözlerle çalkalandı ve hep birden, İsa'yı
görmek üzere ibadet için girdiği mabede koşuştular ve sıkışık bir
biçimde oturdular. Bunun üzerine kâhinler Isa'ya ricada bulundular: «Bu
insanlar seni görmek ve işitmek isterler; bu nedenle şu en yukarı çık
ve Allah'ın sana verdiği kelimeleri Rabb adına konuş!»
Sonra îsa yazıcıların şimdiye kadar konuşageldikleri yere çıktı.
Ve susulması için bir işaret yapıp, konuşmaya başladı: «Rahmet ve
iyiliğinden, yarattıklarını kendisini yüceltsinler diye yaratmak
dileyen Allah'ın kutsal adını tesbih ederim. Kulu Davud'a «velilerin
parlaklığı içinde Zühre yıldızından önce seni yarattım» diyerek
konuştuğu gibi, dünyanın kurtuluşu için göndermek üzere her şeyden önce
tüm velilerin ve peygamberlerin ihtişamını yaratan Allah'ın Kutsal
adını tesbih ederim. Kendisine hizmet etsinler diye melekleri yaratan
Allah'ın kutsal adını tesbih ederim. Ve, Allah'ın saygı duyulmasını
irade ettiğine saygı duymayan şeytanı ve peşinden gidenleri
cezalandıran ve yoksunluğa iten Allah'ı tesbih ederim, insanı
yeryüzünün çamurundan yaratan ve işlerinin başına gönderen Allah'ın
kutsal adını tesbih ederim. Koyduğu kutsal kuralı çiğnediği için insanı
cennetten çıkaran Allah'ın kutsal adını tesbih ederim. Merhametiyle,
insan soyunun ilk anne, babası olan Adem ve Havva'nın göz yaşlarına
bakan Allah'ın kutsal adını tesbih ederim. Adaleti ile kardeş katili
Kabil'i cezalandıran, yeryüzüne tufan gönderen, üç şerli kenti yakıp
yıkan, Mısır'a azap eden Firavun'u Kızıl Deniz'de boğan, kendi
kullarının düşmanlarını dağıtan, kafirleri azapla cezalandıran ve tövbe
edip doğru yola girmeyenlerin cezasını veren Allah'ın kutsal adını
tesbih ederim. Yarattıklarına rahmetiyle bakan ve bu nedenle önünde
doğruluk ve takva ile yürüsünler diye kutsal peygamberlerini gönderen;
kullarını her kötülükten koruyup, kurtaran ve babamız İbrahim ile oğluna
sonsuza değin söz verdiği gibi, bu toprağı kullarına veren Allah'ın
kutsal adını tesbih ederim. Sonra, kulu Musa aracılığıyla, şeytanın
bizi aldatmaması için bize kutsal kanununu verdi ve bizi bütün diğer
kavimlerin üstüne çıkardı.
«Fakat, kardeşler, bugün, günahlarımızdan ötürü ceza görmememiz için ne yapıyoruz?»
Ve ardından Isa Allah'ın sözünü unuttuklarından ve kendilerini
boş şeylere verdiklerinden dolayı halkı şiddetli azarladı; Allah'a
hizmeti bırakıp, dünyalık hırsları için (çalışan) kâhinleri azarladı;
Allah'ın kanununu bırakıp, boş akideler va'z ettiklerinden dolayi
yazıcıları azarladı; kendi gelenekleri ve yaptıklarıyla Allah'ın
kanununu bir hiç duruma düşürdüklerinden dolayı muallimleri azarladı.
Ve, insanlara karşı öyle hikmetli sözler söyledi ki, en küçüğünden en
büyüğüne kadar herkes, merhamet için haykırarak ve Isa'ya kendileri
adına dua etmesi için yalvararak ağladı; yalnız, o gün, kâhinlere,
yazıcılara ve muallimlere karşı bu şekilde konuştuğu için Isa'ya karşı
nefret duyan kâhinler ye reisler (ağlamadı). Ve, onu öldürmeyi
düşündüler, fakat, onu Allah'ın bir peygamberi olarak kabul etmiş
bulunan halktan korkarak hiç bir söz söylemediler.
Isa ellerini Rabb Allah'a açarak dua etti ve halk ağlayarak
«amin, amin» dedi. Dua bitince Isa kürsüden indi ve o gün ardından
gelen pek çok kişi ile birlikte Kudüs'ten ayrıldı.
Ve, kâhinler İsa hakkında aralarında kötü kötü söyleştiler.
13. İsa'nın dikkat çekici korkusu, duası ve melek Cebrail'in harika biçimde onu rahatlatması.
Birkaç gün sonra, ruhunda kâhinlerin arzularını sezen İsa, dua
etmek için Zeytinlik Daği'na çıktı. Ve, bütün geceyi ibadetle
geçirerek, sabah olunca şöyle dua etti: «Ey Rabb'im, biliyorum ki,
yazıcılar benden nefret ediyor ve Ferisîler, beni, senin kulunu
öldürmeyi düşünüyorlar; bu bakımdan Rabb'im, Kadir ve Rahim Allah,
merhamet et ve bu kulun dualarını duy ve beni onların tuzaklarından
kurtar, çünkü benim kurtuluşum Sende'dir. Ey Rabb'im, sözünü söyle,
çünkü Senin sözün sonsuza değin sürecek olan gerçektir.»
Isa bu sözleri söyleyince, bak ki, onu melek Cebrail gelip dedi:
«Korkma ey îsa, çünkü senin giysilerini koruyan bir milyon (melek)
vardı. Gökler üstünde ve sen her şey yerini buluncaya ve dünya sonuna
yaklaşıncaya kadar ölmeyeceksin.»
îsa yere kapanıp, «Ey Rabb'im Allah, Senin bana olan merhametin
ne büyüktür; senin bana bahşettiğin bütün bu şeyler karşısında ben Sana
ne vereceğim Rabb'im?» dedi.
Melek Cebrail cevap verdi: «Kalk îsa ve Allah'a bir tanecik oğlu
İsmail'i Allah'ın sözünü yerine getirmek için kurban etmek isteyen
İbrahim'i ve oğlunu bıçak kesmeyince bir koyun kurban etmesini bildiren
benim sözümü hatırla. Sen de böyle yapacaksın Ey Allah'ın kulu İsa.»
îsa cevap verdi: «Başım üstüne, fakat kuzuyu nerede bulacağım? Görüyorum ki, param yok ve çalmak da meşru değil.»
Bunun üzerine, Cebrail kendisine bir koyun gösterdi ve îsa her
zaman şanı Yüce Allah'ı hamd ve tesbih ederek onu kurban etti.
14. Kırk günlük oruçtan sonra İsa Oniki Havari'-yi seçiyor.
İsa dağdan inip, yalnız başına geceleyin Erden'in karşı yakasına
geçti ve kırk gün, kırk gece hiç bir şey yemeden, sürekli Rabb'e
Allah'ın kendilerine göndermiş olduğu halkının kurtuluşu için niyazda
bulunarak oruç tuttu. Ve kırk günün sonunda aç bir insandı. Sonra,
şeytan göründü ve pek çok sözlerle onu iğfal etmeye çalıştı. Fakat îsa,
Allah'ın sözlerinin gücü ile onu def etti. şeytan çekilip gittikten
sonra melekler gelip, İsa'nın ihtiyaç duyduğu şeyleri kendisine
verdiler.
Kudüs bölgesine dönen İsa'yı halk yine coşkun bir sevinçle
karşıladı ve ona kendileri ile kalması için ricada bulundular; çünkü
onun sözleri yazıcılarınki gibi değildi; bir güç taşıyor ve kalbe
dokunuyordu.
îsa, Allah'ın kanunu üzerinde yürümek için kendilerine dönen
insanların çokluğunu görünce dağa çıktı ve bütün gece orada kalıp dua
ve ibadette bulundu; gün başlayınca dağdan inip, Havariler diye
adlandırdığı, aralarında çarmıha gerilip öldürülen Yahuda'-nın da
bulunduğu oniki kişi seçti. Adları budur: Balıkçı iki kardeş Andreas ve
Simun (Petrus), vergi mültezimi Matta ve bu kitabı yazan Barnabas,
Zebedi'nin oğulları Yuhanna ve Yakup, Tomas (Taddeus) ve Yahuda,
Bartolomeus ve Filipus, Yakup ve hain Yahuda îskariyot. Bunlara her
zaman ilâhî sırlan açıklardı; fakat, zekatları (toplayıp) dağıtmakla
görevlendirdiği Yahuda îskariyot her şeyin onda birini çalardı.
15. İsa'nın bir evlenme töreninde suyu şarap yapan mucizesi.
Gül bayramı yaklaştığında, bilinen zengin bir adam îsa'yı ve
şakirtlerini annesi ile birlikte bir evlenme törenine davet etti. îsa
da davete gitti ve ziyafet sırasındalarken şarap yetmedi. Annesi Isa'ya
usulcâ seslendi: «Şarapları kalmadı.» İsa cevap verdi: «Bana ne
bundan, anneciğim?» Annesi, hizmetçilere İsa ne buyurursa itaat
etmelerini emretti. Orada, İsrail kavmi adetine göre, ibadet için
temizlikte kullanılmak üzere altı su küpü bulunuyordu. îsa, «Bu küpleri
suyla doldurun» dedi. Hizmetçiler de dediğini yerine getirdiler, İsa
onlara, «Allah'ın adıyla, yemek yiyenlere içmeleri için verin» dedi.
Hizmetçiler, bunun üzerine tören sahibine (küpleri) götürdüler ve azar
duydular: «Ey işe yaramaz hizmetçiler, neden şarabın daha iyisini
şimdiye kadar bekletirsiniz?» Çünkü, onun, İsa'nın yaptıklarından hiç
haberi yoktu.
Hizmetçiler cevap verdiler.- «Ey efendimiz, burada Allah'ın kutlu
bir kişisi var, o suyu şarap yaptı.» Törenin sahibi, hizmetçilerin
sarhoş olduklarını sandı Fakat, İsa'nın yanında oturanlar tüm olan
biteni gördüklerinden, sofradan kalkarak saygılarını sundular:
«Kuşkusuz sen Allah'ın bir mukaddesisin, Allah'tan bize gönderilen
gerçek bir peygambersin.»
Ardından şakirtleri ona inandılar ve çokları kendinden geçerek
şöyle dediler: «İsrail kavmine rahmeti ile davranan ve Yahuda'nın
ailesini sevgiyle ziyaret eden Allah'a hamd olsun, onun kutsal adını
tesbih ederiz.»
16. İsa'nın havarilerine kötü yaşantıdan kurtulmakla ilgili olarak verdiği harika ders.
Bir gün îsa şakîrdlerini çağırarak dağa çıktı ve orada oturunca,
şakirdleri yanına geldiler ve ağzını açıp onlara şunları öğretti:
«Allah'ın bize bahşettiği nimetleri büyüktür. Bu nedenle, gerçek bir
kalple ona hizmet etmemiz gerekir. Ve madem ki yeni şarap yeni kaplara
konuyor ve öyle de, eğer benim ağzımdan çıkan yeni akideyi alacaksanız,
sizin de yeni adamlar olmanız gerekmektedir. Hemen size söylüyorum ki,
nasıl bir kişi gözleri ile göğü ve yeri bir arada göremezse, Allah'ı
ve dünyayı sevmek de işte böyle imkansızdır.
«Ne kadar akıllı olursa olsun, hiç kimse, birbirine düşman iki
efendiye hizmet edemez; çünkü, biri seni severse, diğeri senden nefret
edecektir. İşte, ben size gerçekten söylüyorum ki, Allah'a ve dünyaya
(bir anda) hizmet edemezsiniz, çünkü dünya yalancılık, aç gözlülük ve
eza ile cefa doludur. Bu bakımdan, dünyada rahat edemez, ancak zulüm ve
yenilgi görürsünüz. Dolayısıyla, Allah'a hizmet edin ve dünyayı hakir
görün. Benden ruhlarınız için sekinet elde edeceksiniz; sözlerime kulak
verin, çünkü size doğruyu söylüyorum.»
«Gerçekten, bu dünya hayatına ağlayanlara ne mutlu, çünkü onlar rahata ereceklerdir.»
«Dünyanın zevklerinden gerçekten nefret eden yoksullara ne mutlu,
çünkü onlar Allah'ın hükümdarı olduğu ülkenin zevklerini bol bol
tadacaklardır.»
«Gerçekten, Allah'ın sofrasından yiyenlere ne mutlu, çünkü onlara melekler hizmet edecektir.»
«Siz hacılar gibi yolculuk ediyorsunuz. Bir hacı, yolu üzerindeki
saraylar, tarlalar ve başka dünyalık şeylerle eğler mi kendini? Emin
olun ki, hayır! Ama o, yolu üzerinde kullanışlı ve işe yarar olan hafif
ve para eder şeyleri taşır. Bu, şimdi size bir örnek olmalıdır; ve
eğer bir başka örnek daha isterseniz, anlattıklarımın hepsini yapasınız
diye onu da vereyim.»
«Dünyalık arzulan kalbinize ağırlık etmeyin. (Şöyle) diyerek:»
«Bizi kim giydirecek?» Veya «Bize kim yemek verecek?» Rabbımız
Allah'ın, Süleyman'ın tüm ihtişamından daha büyük bir ihtişamla
giydirip beslediği çiçeklere, ağaçlara ve kuşlara bakın ve O sizi
yaratıp kendi hizmetine çağıran, kadınlar ve çocuklar dışında sayıları
altıyüzkırkbine varan kulları îsrailoğulları'na çölde kırk yıl
gökten kudret helvası indiren ve giysilerini eskiyip yok olmaktan
koruyan Allah, sizi beslemeye de kadirdir. Size söylüyorum, gök ve yer
tükenecek; yine de O'nun Kendi'nden korkanlara olan rahmeti
tükenmiyecektir. Fakat, dünyanın zenginleri, zenginlikleri içinde aç ve
sonludurlar. Geliri artıp duran bir zengin vardı ve (şöyle) derdi: «Ne
yapayım ey ruhum? Çiftliklerimi yıkacağım, çünkü onlar küçüktür; yeni
ve daha büyüklerini yapacağım, böylece sen zafer kazanacaksın ey
ruhum!» Vah zavallı adam! O gece ölüverdi. Yoksulları düşünmeliydi. Ve
bu dünyanın haksız zenginliklerinin sadakasını alanlarla
(sadakalarıyla!) arkadaş olmalıydı; çünkü, onlar gök sultanlığında
hazineler getirirler.
«Söyleyin bana lütfen, paranızı bankaya, bir bankere, verseniz, o
da size verdiğinizin on katını, yirmi katını verse, böyle bir adama
her şeyinizi vermez misiniz? Fakat, size söylüyorum, Allah sevgisi
uğruna ne verir ve ne harcarsanız, geri yüz katını ve sonsuz bir hayatı
alacaksınız. Allah'a hizmet etmekle ne kadar sevinmeniz gerektiğini
görün işte.»
17. Bu bölümde mü'minin gerçek inancı açıkça algılanıyor.
İsa bunu deyince, Filipus cevap verdi: «Allah'a hizmet etmeye
razıyız, ama Allah'ı bilmek de istiyoruz.» Çünkü İşaya peygamber «Cidden
sen gizli bir Allah'sın» demiş ve Allah kulu Musa'ya «Ben neysem oyum»
demişti.
îsa cevap verdi: «Filipus; Allah, kendisi olmadan hiçbir hakkın
olmadığı bir Hakk'tır; Allah Kendisi olmadan hiçbir şeyin olmadığı
Varlık'tır; Allah Kendisi olmadan yaşayan hiçbir şeyin olmadığı bir
Hayat'tır. Öylesine büyüktür ki, her şeyi doldurur ve her yerdedir.
Tektir, O'nun hiç bir dengi yoktur. Ne başlangıcı vardır, ne de sonu
olacaktır. Fakat her şeye bir başlangıç vermiş ve her şeye bir de son
verecektir. Ne babası vardır, ne de annesi; ne oğlu vardır, ne kardeşi;
ne de yoldaşı. Ve, Allah'ın hiç bir bedeni yoktur. Bu bakımdan yemez,
uyumaz, ölmez, yürümez, kımıldamaz, fakat, insandaki gibi olmayan
sonsuz bir hayatı vardır. Çünkü, cismanî değildir, bileşik değildir,
maddî değildir, en sâde özdendir. O kadar iyidir ki, iyiliği sever
yalnızca; öylesine âdildir ki, cezalandırdığı ve bağışladığı zaman, «Bu
neden böyle?» denemez. Kısaca, sana diyorum ki Filipus, burada
yeryüzünde O'nu göremez ve tam olarak bilemezsin de; fakat melekûtunda
O'nu ebedî göreceksin, orada tüm mutluluğumuz ve ihtişamımız bulunur.».
Filipus cevap verdi: «Üstad, siz ne söylüyorsunuz? İyi biliyorum
ki, İşaya'da Allah'ın babamız olduğu yazılıdır; bu durumda, nasıl olur
da, O'nun hiç bir oğlu bulunmaz?»
İsa cevap verdi: «Peygamberler için yazılmış pek çok kıssalar
vardır, bu nedenle, harflere değil, manâya bakmalısın. Allah'ın dünyaya
gönderdiği (sayıları) yüzyirmidört bine varan tüm peygamberler kapalı
konuşmuşlardır. Fakat, benden sonra bütün peygamberlerin ve kutsal
kişilerin ULUSU gelecek ve peygamberlerin söyledikleri tüm şeylerin
karanlığı üstüne ışık dökecektir, çünkü O, Allah'ın Elçisi'dir.» Ve
İsa bunu söyledikten sonra iç çekerek, (şöyle) dedi: «Ey Rabb(ım) Allah,
İsrail kavmine merhamet et ve sana gerçek bir kalble hizmet
edebilmeleri için İbrahim'e ve zürriyetine acıyarak bak.»
Şakirdleri cevap verdiler: «Amin, ya Rabb, (Ey) Allah'ımız!»
İsa dedi: "Size ciddî olarak söylüyorum ki, yazıcılar ve
muallimler, Allah'ın kanununu, Allah'ın gerçek peygamberlerinin aksine
sahte kehanetleriyle boş (ve anlamsız) yaptılar; bu nedenle, Allah,
İsrail kavmine ve bu imansız nesle gazap etti. Şakirdleri bu sözler
üzerine ağlayarak, şöyle dediler: «Merhamet et ey Allah (ımız), mabed
üzerine ve kutsal şehir üzerine merhamet et ve Senin kutsal ahdini hakir
görmeyen milletleri ondan nefret ettirme.» İsa cevap verdi: «Amin,
(ey) babalarımızın Allah'ı Rabb(ımız).»
18. Burada, Allah'ın kullarına dünyanın zulmettiği ve Allah'ın korumasının onları kurtardığı anlatılıyor.
İsa bundan sonra (da şöyle) dedi: «Siz beni seçmediniz, fakat,
benim havarilerim olasınız diye ben sizi seçtim. Eğer, dünya sizden
nefret ederse, o zaman benim gerçek havarilerim olacaksınız; çünkü,
dünya her zaman Allah'ın kullarının düşmanı olmuştur. Dünyanın
boğazladığı kutsal peygamberleri hatırlayın; İlya zamanında bile Cizebel
tarafından onbin peygamber katledilmiş, o kadar ki, yoksul îlya güç
belâ gizlenerek kurtulabilmiştir. Ve, yedi bin peygamber oğlu da Ahab
tarafından katledildi. Ah, Allah'ı tanımayan şerli dünya! Sen korkma,
çünkü başındaki saçlar o kadar çok ki, bitmeyecektir. Dikkat et, tek
bir tüyleri bile Allah'ın iradesi olmadan düşmeyen serçelere ve diğer
kuşlara bak. Hem sonra Allah, kuşlara, uğruna her şeyi yarattığı
insandan daha mı çok dikkat edecektir? Hiç mümkün müdür ki, kendi
oğlundan daha çok ayakkabılarına bakan bir insan bulunsun? Kuşkusuz ki,
hayır. Şimdi, kuşlara (bile) bakarken, Allah'ın seni terkedeceğini ne
kadar da az düşünmen (hiç düşünmemen) gerekiyor. Ve, ben neden
kuşlardan söz ediyorum? Bir ağacın yaprağı (bile) Allah'ın iradesi
olmadan düşmez.
«Bana inanın, çünkü size gerçeği söylüyorum, ki eğer sözlerime
kulak verirseniz, dünya sizden çok korkacaktır. Çünkü, eğer o,
kötülüklerinin açığa çıkmasından korkmuyorsa, (o zaman) sizden nefret
etmiyecektir; fakat, açığa çıkmasından korkuyor, bu nedenle de, sizden
nefret edecek ve size zulüm edecektir. Eğer, sözlerinizden dünyanın hiç
hoşlanmadığını görürseniz, onu kalbte tutmayın, fakat, Allah'ın sizden
daha büyük olduğunu göz önünde tutun; kim dünyanın sevmediği ve hakir
gördüğü böylesi bir akla sahipse, onun akıllılığı delilik kabul edilir.
Eğer Allah sabırla dünyaya katlanıyorsa, o zaman sen de onu kalbine mi
yerleştireceksin? Ey yeryüzünün tozu ve çamuru!.. Sen sabrınla ruhuna
sahip olacaksın. Bu bakımdan, eğer bir kimse, yüzünün bir tarafına bir
yumruk vuracak olsa, ona vurması için öbür yanını teklif et. Kötülüğe
karşılık verme, çünkü, en kötü hayvanlar böyle yapar; fakat, kötülüğe
iyilikle karşılık ver ve senden nefret edenler için Allah'a yalvar.
Ateş ateşle söndürülmez, ama suyla söndürülür: îşte böyle, size diyorum
ki, kötülüğün üstesinden kötülükle değil, aksine iyilikle geleceksiniz.
Güneşi iyilerin ve kötülerin (birlikte) üzerine doğuran ve yağmuru da
aynı şekilde (yağdıran) Allah'a bakın. Evet, işte herkese iyilik
yapmanız gerekiyor; çünkü kanunda (öyle) yazılıdır : «Kutsal ol, çünkü
senin Allah'ın (olan) Ben kutsalım; temiz (ve pak) ol, çünkü Ben temiz
(ve pak) im; ve kâmil ol, çünkü Ben kâmilim.» Size cidden söylüyorum
ki, bir hizmetçi efendisini memnun etmek için çalışır ve efendisini
memnun etmeyecek herhangi bir giysi de giymez, sizin, giysileriniz
iradeniz ve sevginizdir. Bakın, Allah'ı, Rabbımızı razı etmeyecek bir
şeyi istememeye ve sevmemeye dikkat edin. Emin olun ki, Allah dünyanın
debdebesinden ve şehvetlerinden nefret eder, bu bakımdan siz de dünyadan
nefret edin.
19. İsa, ihanete uğrayacağını haber veriyor ve dağdan inerken on cüzzamliyi iyileştiriyor.
îsa, bunları söyledikten sonra Petrus (Simon) cevap verdi: «Ey
muallim bak ki, biz senin arkandan gelen her şeyi terkettik, (şimdi)
bize ne olacak?»
İsa cevap verdi: «Kuşkusuz Hüküm Günü'nde yanıma oturacak (ve) oniki îsrail kabilesine karşı şahitlik edeceksiniz.»
Ve, bundan sonra İsa iç çekerek (şöyle) dedi: «Ey Rabb(ım), nasıl
şeydir bu? Ben oniki tane (havari) seçtim ve içlerinden biri bir
şeytandır.»
Bu söz üzerine havariler üzüntülerinden sapsarı kesildiler: ve
gizlice yazan (not alan) göz yaşlarıyla Isa'ya sordu: «Ey muallim,
şeytan beni aldatacak ve sonra ben tart mı edileceğim?»
îsa cevap verdi: «Bu kadar üzülme, Barnabas, çünkü, Allah'ın
dünyayı yaratmadan önce seçtikleri helak olmayacaktır. Sevin, çünkü
senin adın hayat kitabında yazılıdır.»
İsa (şöyle) diyerek havarilerini rahatlattı: «Korkmayın, çünkü,
benim kötülüğümü isteyecek olan benim sözüme üzülmez, çünkü onun içinde
îlâhî duygu yoktur.
Bu sözleri üzerine, seçilenler rahatladılar. îsa dualarda bulundu
ve şakirdleri de, «amin, amin, kadir ve rahim olan Rabb (miz) Allah»
dediler.
Duasını bitirdikten sonra İsa, havarileriyle birlikte dağdan indi
ve, uzaklardan «îsa, Davud'un oğlu, bize merhamet et!» diye bağıran on
tane cüzzamlıya rastladı.
İsa onları yanına çağırdı ve şöyle dedi: «Benden ne diliyorsunuz, ey kardeşler?»
Hep birden bağırdılar: «Bize sıhhat ver!»
îsa cevap verdi: «Ah, ne kadar zavallısınız siz, aklınızı
öylesine yitirmişsiniz ki, «bize sıhhat ver!» diyorsunuz. Benim de
sizin gibi bir insan olduğumu görmüyorsunuz. Sizi yaratan Allah'ımıza
seslenin: ve kadir ve rahim olan O sizi iyileştirecektir.»
Cüzzamlılar gözyaşlarıyla cevap verdiler: «Senin de bizim gibi
insan olduğunu biliyoruz, fakat yine de, Allah'ın kutsal bir (insan)ı
ve Rabb'ın bir peygamberi; bu nedenle, Allah'a sen dua et kî, O bizi
iyileştirsin.»
Bunun üzerine, havariler Isa'ya rica ettiler: «Rab, onlara
merhamet et.» Sonra, İsa derin bir iç geçirdi ve Allah'a yalvardı:
«Kadir ve rahim olan Rabb (im) Allah, kuluna merhamet et ve sözlerini
duy: ve babamız İbrahim aşkına ve senin kutsal vadin için bu adamların
isteklerine rahmetinle davran ve onlara sıhhat bahşet.» Ardından İsa
bunları söyleyince cüzzamlılara döndü ve (şöyle) dedi: Gidin ve Allah'ın
kanununa göre kâhinlere görünün.
Cüzzamlılar ayrıldılar ve yolda giderken temizlendiler. Bunun
üzerine, içlerinden biri iyi olduğunu görünce İsa'yı bulmak için geri
döndü; kendisi bir îsmailî idi. İsa'yı bulunca önünde eğilip saygı
gösterisinde bulunarak (şöyle) dedi: «Bildim ki, sen Allah'ın bir
mukaddesisin» ve teşekkür ederek kendini hizmetçi edinmesi için
yalvardı. İsa cevap verdi: «On kişi temizlenmişti; dokuzu nerede?» Ve
temizlenene dedi:
«Ben kendime hizmet edilsin diye değil, hizmet
etmek için geldim. Haydi evine git ve (evdekilerin de) İbrahim'e ve
oğluna verilmiş sözlerin Allah'ın sultanlığı ile birlikte yaklaşmakta
olduğunu öğrenmeleri için, Allah'ın sende neler yaptığım anlat.»
Temizlenen cüzzamlı ayrıldı ve kendi oturduğu bölgeye gelince Allah'ın
İsa aracılığıyla kendinde neler yaptığını anlattı.
20. İsa'nın denizde gösterdiği mucize ve İsa, bir peygamberin nerede kabul gördüğünü bildiriyor.
îsa Galile denizine gitti ve bir gemiye binerek Nasıra'ya doğru
yola çıktı. Bu sırada denizde büyük bir fırtına başladı. O kadar ki,
gemi nerede ise batacaktı. Ve îsa geminin pruvasında uyuyordu.
Havariler yanına yaklaşarak uyardılar. «Ey muallim, kurtar kendini,
helak oluyoruz!» Ters taraftan esen kuvvetli rüzgâr ve denizin kükremesi
nedeniyle büyük bir korkuya kapılmışlardı. îsa uyandı ve gözlerini gök
yüzüne dikerek dedi: «Ey Elohim Sabao (Çoğul kipi, orjinal dilde saygı
ifadesi olarak kullanılmaktadır, türkçedeki 'Siz' gibi), kullarına
merhamet et.» İsa bunu demişti ki, birden rüzgâr durdu ve deniz
sakinleşti. Bunun üzerine denizciler korkuya kapılarak dediler: «Kimdir
bu, deniz ve rüzgâr kendisine itaat ediyor?» Nasıra kentine gelince
denizciler, İsa ne yaptıysa hepsini yaydılar. Bunun üzerine İsa'nın
kaldığı evin çevresine şehirde oturanların hemen hemen hepsi yığıldı.
Ve yazıcılarla fakihler kendilerini O'na takdim ederek dediler:
«Denizde ve Yahudiye'de yaptıklarını işittik; bu nedenle burada kendi
memleketinde de bize bazı işaretler (ayetler) göster.» İsa cevap verdi:
«Bu imansız nesil bir işaret ister, fakat bu onlara gösterilmeyecek.
Çünkü hiç bir peygamber kendi memleketinde kabul görmez. îlya zamanında
Yahudiye'de pek çok dullar vardı. Fakat emzirilmesi için hiç birine
gönderilmedi. Saydalı bir dula (gönderildi). Elişa zamanında ise
Yahudiye'de pek çok cüzzalı vardı. Ama, yalnız Suriyeli Naaman
temizlendi.»
Bunun üzerine şehir halkı kızarak O'nu yakaladılar ve aşağıya
atmak için bir uçurumun tepesine götürdüler, fakat îsa aralarından
geçip giderek onlardan ayrıldı.
21, İsa bir deliyi (cin çarpmış) iyileştiriyor ve domuzlar denize atılıyor. Ardından Kenânîler'in kızını iyileştiriyor.
İsa Kefernahum'a gitti ve şehire yaklaştığında, bak ki
kabirlerden cinlere tutulmuş birinin çıkıp geldiğini ve ne yapılırsa
yapılsın hiç bir zincirin kendisini zaptedemediğini ve adama büyük
zarar verdiğini gördü. Cinler ağzıyla bağırdılar: «Ey Allah'ın
mukaddesi, vaktinden önce bizi incitmek için neden gelirsin?» ve
kendilerini fırlatıp atmaması için yalvardılar.
îsa, kaç tane olduklarını sordu : Cevap verdiler:
«Altıbinaltıyüzaltmışaltı.» Havariler bunu duyunca korktular. Ve Isa'ya
gitmesi için ricada bulundular. Sonra Isa dedi: «Sizin îmanınız nerede?
Cinlerin gitmesi gerekir, benim değil. Cinler, bunun üzerine
bağırıştılar : «Çıkacağız fakat bize izin ver de şu domuzların içine
girelim. Deniz kenarında Kenanîler'e ait onbin kadar domuz otluyordu.
îsa dedi: «Çıkın ve domuzların içine girin.»
- Büyük bir gürültüyle cinler domuzların içine girerek, onları
baş aşağı denize düşürdüler. Bunun üzerine domuzlara bakanlar şehre
kaçarak, îsa'nın yaptığı her şeyi anlattılar.
Bunun üzerine, kent halkı hemen ileri çıkıp, İsa'yı ve
iyileştirilen adamı buldu. Halk korkuya kapıldı ve Isa'ya sınırlarının
dışına çıkmasını rica ettiler. îsa, buna uyarak onlardan ayrıldı ve Sur
ve Sayda bölgelerine gitti.
Ve, işe bakın, İsa'yı bulmak için
memleketinden ayrılan Kenanî bir kadın iki oğluyla birlikte gelmiyor mu!
İsa'nın havarileriyle birlikte karşıdan geldiğini görünce, bağırdı:
«îsa, Davud'un oğlu, kızıma merhamet et, cinler kendisine işkence
ediyor!»
îsa, bir kelimeyle olsun cevap vermedi: çünkü onlar sünnet
olmayan insanlardandı. Havarilerin acıma duyguları harekete geçip,
dediler: «Ey muallim, onlara acı! Bak, nasıl da ağlayıp çığrışıyorlar!»
İsa cevap verdi: «Ben ancak İsrail kavmine gönderildim.» Bunun
üzerine, kadın iki oğluyla birlikte İsa'nın önüne gelip, ağlayarak
dedi: «Ey Davud'un oğlu, bize merhamet et.» îsa cevap verdi; «Ekmeği
çocukların ellerinden alıp, köpeklere vermek doğru değildir.» Ve, îsa
bunu, onların temiz olmaması nedeniyle söyledi. Çünkü onlar, sünnet
olmayan insanlardandı.
Kadın cevap verdi: «Ey Rab, köpekler, sahiplerinin sofralarından
düşen kırıntıları yerler.» İsa, kadının sözüne hayran kalarak, dedi:
«Ey kadın, senin İmanın çok hoş.» Ve, ellerini gök yüzüne kaldırıp,
Allah'a dua etti ve ardından dedi: «Ey kadın, kızın kurtulmuştur, var,
huzurla yoluna git.» Kadın ayrıldı ve eve döndüğünde, kızını Allah'ı
tesbih ederken buldu. Bunun üzerine (şöyle) dedi:'«Bildim ki, İsrail
kavminin Tanrı'sından başka Tanrı yoktur.» Ardından, tüm yakınları,
Musa'nın kitabında yazılan kanuna göre (Allah)'ın kanununa teslim
oldular.
22. Sünnet olmayanların zavallı hali.
Havariler, o gün Isa'ya şunu sordular: «Ey muallim, neden o kadına, onların köpek olduğu şeklinde cevap verdin?»
İsa cevap verdi: «Bakın, size diyorum ki, bir köpek, şünnetsiz
bir adamdan daha iyidir.» Buna havariler üzülerek, dediler: «Bu sözler
ağır, onları kim kabul edebilecek?»
İsa cevap verdi: «Eğer siz, ey budalalar, aklı olmayan bir
köpeğin sahibi için neler yaptığını düşünürseniz, benim dediklerimin
doğru olduğunu göreceksiniz. Söyleyin bana, köpek sahibinin evini
koruyup, soyguncuya karşı hayatını ortaya koymaz mı? Kesinlikle, böyle.
Fakat, ne görür (karşılığında)? Dayak, incinme, azıcık ekmek ve (yine
de) sahibine daima neşeli bir yüz gösterir. Doğru değil mi?»
«Evet muallim, doğru» diye cevap verdi havariler.
Ardından İsa dedi: -Şimdi düşünün, Allah insana neler veriyor ve
Allah'ın, kulu İbrahim'e verdiği söze itibar etmemekte, onun ne kadar
haksız olduğunu görün. Filistinli Calut karşısında İsrail kralı Saul'e
Davud'un dediklerini hatırlayın «Rabbım! Senin kulun Senin kulunun
sürüsüne bakarken, kurt, ayı ve arslanlar gelip, kulunun koyunlarını
yakaladı; bunun üzerine, kulun gidip onları öldürerek, koyunları
kurtardı. Ve işte onlara (ayı, arslan, kurt) benzemekten başka nedir bu
sünnetsiz adam? Bu bakımdan kulun, İsrail'in Tanrısı Rabb adına
gidecek ve Allah'ın kutsal milletine küfreden bu necisi öldürecek.»
Sonra havariler dediler: «Söyle bize ey muallim, ne sebeple insanın sünnet olması gerekir?»
İsa cevap verdi: «Allah'ın İbrahim'e olan şu emri yetsin:
«İbrahim, kendinin ve evinde, bulunanların ön derisini al (sünnet et);
bu seninle Benim aramda ebedî bir ahiddir.»
23. Sünnetin menşei, Allah'ın İbrahim'le ahidleşmesi ve sünnetsizlerin lanetlenmesi.
Ve bunu dedikten sonra, Isa seyretmekte oldukları dağın yanına
oturdu. Ve, havarileri sözlerini dinlemek için yanına geldi. Sonra İsa
dedi: «îlk insan Adem, şeytanın kandırması ile Allah'ın yasakladığı
yemeği Cennet'te yeyince, derisi ruhuna isyan etti; bunun üzerine yemin
edip dedi: «Vallahi seni keseceğim!» Ve bir kaya parçası bulup, taşın
keskin kenarıyla kesmek için derisini ele aldı; bunun üzerine Cebrail
tarafından azarlandı. Ve, cevap verdi: «Onu keseceğim diye Allah'a yemin
ettim: Asla bir yalancı olmayacağım!»
«Ardından, Melek ona derisinin fazla kısmını gösterdi ve o da
bunu kesti. İşte, bundan böyle nasıl herkes derisini Adem'in derisinden
aldı ise, öyle de Adem'in bir yeminle söz verdiği şeyi yerine
getirmekle yükümlüdür. Adem bunu oğullarına uyguladı ve bu sünnet
zorunluluğu nesilden nesile süregeldi. Fakat İbrahim'in zamanında
yeryüzünde yalnızca birkaç kişi vardı sünnetli. Çünkü, şu putatapıcılık
yeryüzünde pek yaygındı. Bunun üzerine, Allah İbrahim'e sünnetle
ilgili gerçeği söyledi ve bu ahdi yaptı. «Derisini sünnet ettirmeyecek
kişiyi, ebediyyen kullarım arasından atacağım.»
Havariler İsa'nın bu sözleri üzerine konuşmasının ciddiyet ve
ateşinden dolayı korkuyla titrediler. Sonra İsa dedi: «Korkuyu, ön
derisini sünnet ettirmeyene bırakın, çünkü o, Cennet'ten mahrumdur.» Ve
îsa bunu deyip ardından da şöyle konuştu: «Pek çoklarının ruhu
Allah'ın hizmetine hazırdır, fakat beden zayıftır. Bu bakımdan Allah'tan
korkan insan bedenin ne olduğuna, nereden geldiğine ve neyde yok
olacağına bakmalıdır. Yeryüzünün çamurundan Allah bedeni yarattı. Ve
ona bir iç üflemeyle hayat nefesini üfledi. Ve bu nedenle, beden
Allah'ın hizmetinden geri kaldığı zaman, bu dünyada ruhundan nefret
ettiği kadar, sonsuz hayatta onunla birlikte olacağı düşünülerek çamur
gibi atmalı ve çiğnenmelidir.
«Şimdiki halde bedeni, arzuları ortaya koyuyor —bütün iyiliklerin
amansız düşmanıdır o—, çünkü tek başına günahı arzulayan odur.
«İnsan, bir düşmanını tatmin etmek uğruna, Allah'ın,
Yaratıcı'sının rızasını bir kenara mı atmalıdır? Buna dikkat edin,
bütün veliler ve peygamberler, Allah'a hizmet için bedenlerinin düşmanı
olmuşlardır. Bu nedenle de, Allah'ın kulu Musa'ya verilen kanuna karşı
gelmemek ve gidip sahte ve yalancı tanrılara hizmet etmemek için,
tereddüt etmeden ve severek ölüme gitmelidir.
«Dağların çöllük yerlerine kaçıp, yalnızca ot yiyen ve keçi
derisi giyen îlya'yı hatırlayın. Ah, kaç gün ağzına yiyecek, içecek bir
şey almadı! Ah, ne kadar da dayandı, sabretti! Ah, ne yağmurlar
ıslattı onu ve yedi yıl necis îzabel'in acımasız zulümlerine tahammül
etti!
«Arpa ekmeği yiyen ve kaba giysileri giyen Elisa'-yı hatırlayın.
İşte size söylüyorum ki, bedeni terketmekten korkmayan bu zatlardan
krallar ve prensler şiddetle korkuyorlardı. Bedenin terkedilmesi için
bu kadarı yetmelidir size ey insanlar. Taş türbelere bakarsanız,
bedenin ne olduğunu bilirsiniz.»
24. Bir İnsanın ziyafet ve çok yemekten nasıl kaçması gerektiğine dair ilgi çekici örnek.
Bunu söyledikten sonra İsa ağladı ve dedi: «Bedenlerinin
hizmetçisi olanlara yazıklar olsun, çünkü onlar, öbür hayatta
günahlarının azabından başka kesinlikle hiç bir iyilik görmezler. Size
anlatıyorum ki, yiyip içmekten başka hiç bir şey düşünmeyen zengin bir
obur vardı ve her gün görkemli, ziyafetler verirdi. Lazarus adında
yoksul bir adam dururdu kapısında; yaralarla kaplıydı (bedeni) ve
oburun sofrasından düşen ekmek kırıntılarını seve seve almaya
(razıydı). Fakat, bunları (bile) vermiyordu kimse ona; tersine herkes
alay ediyordu kendisiyle. Ona yalnızca köpekler acıyordu da, yaralarını
yalıyorlardı. Gün geldi, yoksul adam öldü ve melekler onu babamız
İbrahim'in kucağına taşıdılar. Zengin adam da öldü, onu da cinler
şeytanın kucağına taşıdılar. Evet şimdi azabın en büyüğüne maruz kalan
(bu adam) gözlerini kaldırınca uzaktan Lazarus'u İbrahim'in kucağında
gördü. Gördü de bağırdı: «Ey baba İbrahim, bana merhamet et de Lazarus'u
gönder. O bana bu alev içinde azap gören dilimi serinletmek için bir
damla su getirebilir belki.»
»İbrahim cevap verdi: «Oğul, hatırla ki sen öbür hayatın tadını
aldın, Lazarus ise kötülüklerini tattı; bu bakımdan şimdi sen azapta
olacaksın, Lazarus nimetler içinde.
«Zengin, adam yeniden bağırdı: «Ey baba İbrahim, evimde üç
kardeşim var. Lazarus'u gönder de onlara benim ne kadar işkence
çektiğimi anlatsın, belki tevbe ederler de buraya gelmezler.»
İbrahim cevap verdi: «Onların Musa'sı ve peygamberleri var, onlan dinlesinler.»
Zengin adam cevap verdi: «Hayır baba İbrahim; ama bir ölü kalkar varırsa inanırlar.»
İbrahim cevap verdi: «Musa'ya ve peygamberlere inanmayan, kalkıp gitseler bile, ölülere de inanmazlar.»
«Görün işte,» dedi İsa, «sabreden ve gerekli tek arzusu bedenden
nefret etmek olan yoksulların kutsanıp kutsanmadığını! Başkalarını,
bedenleri solucanlara yem olsun diye mezara götürenler ve gerçeği
öğrenmiyenler ne kötüdür! Gerçekten öylesine uzaktalar ki, büyük büyük
evler yapıp, büyük akarlar satın alırlar ve böbürlene böbürlene ömür
sürerek, ölmiyecekler gibi yaşarlar burada.»
Barnabas İncilinin Tamamı: http://barnabas-incili.com/