On beşinci asrın son yıllarında Portekizliler Ümit Burnu'nu geçip
Hindistan kıyılarına ulaşan deniz yolunu keşfettiler. Bu durum Hindistan
ticaretinin yolunu değiştirdi. O zamana kadar Hindistan’dan yüklenen
mallar Basra Körfezi ve Kızıldeniz yoluyla İskenderiye veya Suriye
Limanlarına geliyor, Venedik gemileri ile Avrupa’ya ulaşıyordu. Hint
ticaretinin Portekizliler'in eline geçmesi Memlûklar'ın ekonomisini
sarstı. Ancak Portekizliler'in hakimiyetinin kırılması için yaptıkları
çalışmalar donanmalarının yeteri kadar güçlü olmaması sebebiyle sonuçsuz
kaldı. Mısır ve Suriye Osmanlılar'ın eline geçince (1517) Kızıldeniz ve
Basra Körfezi ağızlarının Portekizliler'de bulunması siyasî ve ekonomik
bakımdan sakıncalıydı. Mısır Beylerbeyi Hadım Süleyman Paşa'nın teklifi
ile 1530’da Süveyş’te bir donanma inşasına başlandı. Süleyman Paşa
donanmayı 1532 yılı başlarında sefere çıkacak hâle getirdi. Ancak
kendisine Alman ve Irakeyn seferlerine katılmak emri aldığı için
Hindistan Seferi gecikti. 1535’te Gücerât Hükümdarı Bahadır Şah
İstanbul’a gönderdiği elçi ile padişahtan Portekizliler'e karşı yardım
istedi. Mısır Beylerbeyi Hadım Süleyman Paşa, Hindistan sularına
kuvvetli bir sefer yapmakla görevlendirildi.
Hadım Süleyman
Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması, 1538 Haziranında hareket etti.
İlk olarak Kızıldeniz’in kapısı olan Aden’i ele geçirdi. Süleyman Paşa,
Hindistan’ın Diyu şehrine ulaştığında, Bahadır Şah, Portekizlilerce
öldürülmüş ve yerine Portekiz yandaşı yeğeni Üçüncü Mahmud geçirilmişti.
Süleyman Paşa, Diyu şehrini kuşattı fakat yirmi gün sonra Portekiz
donanmasının yardıma gelme tehlikesi üzerine kuşatmayı kaldırıp geri
döndü. Yemen’de Zebîd’i ele geçirdi. Yemen Beylerbeyliği kuruldu (1540).
Bu sefer neticesinde, Hint Okyanusundaki Portekiz üslerine kuvvetli bir
korku verilmiş oldu.
Portekizliler, Osmanlılar'ın Hint
sularında güçlü bir donanma ile görünmesini, iktisadî ve dinî
vaziyetleri için çok tehlikeli gördüler. Portekiz’in yeni genel valisi
1541 yılı başlarında güçlü bir donanma ile Kızıldeniz’deki Osmanlı
Donanması üzerine harekete geçti fakat bu sefer bir miktar coğrafya
bilgi toplamanın yanında Kızıldeniz’de Osmanlı tahkimatını artırmaktan
başka bir işe yaramadı. Portekizliler bu seferden sonra barış
girişiminde bulundular. Doğu Afrika ve Güney Arabistan limanları
Portekiz baskısından kurtuldu ve Osmanlı gemileri bölgede huzuru
sağladı. 1500’lü yılların başından beri Portekiz baskısıyla aksamış olan
Mısır-Hindistan ticareti Osmanlılar'ın Kızıldeniz ve Hind Okyanusu'nda
güçlenmeye başlaması üzerine tekrar canlandı. Ayrıca Osmanlılar, Hint
Okyanusu'na Basra Körfezi'nden de yeni bir yol açmayı planlıyorlardı. Bu
arada Aden, Portekiz taraftarı yerli bir Emîrin eline geçti ise de,
Yemen Beylerbeyi Ferhad Paşa tarafından geri alındı (1548).
Osmanlılar'ın Kızıldeniz’den sonra Basra Körfezi'nden Portekizlileri
atma çalışmaları iki devletin arasını açtı. Osmanlılar bir Hint
Seferi'ne karar verdiler ve bu karar sonucu Pîrî Reis, Hint
Kaptanlığı'na getirildi. Basra Beylerbeyi Kubad Paşa'ya da 15.000 asker
ve gemilerle hazır bulunması emredildi. Pîrî Reis, Maskat’ı vurduktan
sonra, Hürmüz’ü kuşattı (1552). Ancak Basra’dan kuvvet almadan bu işe
girişmesi seferin başarısız kalmasına sebep oldu. Üç kadırga dışında,
askerlerini Basra’da bırakıp Süveyş limanına döndü. Hürmüz kuşatmasında
yaşanan bu olaylar sonucu devlet yönetiminde kritik görevlerde hataların
kabul edilmemesi sebebiyle Pîrî Reis idam edildi.
Bu
olaydan sonra Hint Kaptanlığı'na Katif Sancak Beyi Murat Reis atandı
(1552). Pîrî Reis önderliğinde başlayan seferi sonuçlandırmak ve
Basra’dan aldığı donanmayı Süveyş’e götürmek için yola çıktı. Ancak
Hürmüz Boğazı'nda, Portekiz donanması ile yaptığı savaşta çok zayiat
verip Basra’ya geri döndü.
Basra’da yeniden hazırlanan
Osmanlı Donanması,1554'de Seydi Ali Reis’in komutasında yola çıktı ve
Hürmüz Boğazı'nı geçtikten sonra Umman kıyılarında karşılaştığı Portekiz
donanmasını bozguna uğrattı. Üslerine yakın olan Portekizliler
hazırlanıp yeniden saldırdılar. Yapılan savaşta her iki taraf da çok
kayıp verdi. Portekizliler'in dışında dalgalar ve fırtınalarla da
uğraşan Seydi Ali Reis, elinde kalan dokuz gemi ile Gücerat Sultanı'na
sığındı. Yorucu bir yolculuktan sonra İstanbul’a döndü (1556). Bu
hadiselerden sonra küçük çapta bazı çarpışmalar da oldu.
Açe'de Osmanlı-Portekiz Mücadelesi
Sumatra
Adası'nın kuzeydoğu bölgesinde bulunan Açe Sultanlığı, bölgede ticari
ve ekonomik yönden kuvvetli bir nüfuza sahipti ve baharat ticaretinin
önemli bir kısmını elinde bulunduruyordu. Seylan ve Kalküta’da ise
müslümanlık hızla yayılıyordu. Portekizliler dini gaye ve ticari sömürü
aracı olarak Hindistan çevresi ile Sumatra’da bulunan Açe sahillerini
kendilerine yeni hedef olarak seçtiler. Portekiz donanmasının başındaki
Albuquerque'nin 1512 yılında Portekiz Kralı’yla yaptığı yazışmalar haçlı
düşüncesinin bütünüyle bu seferlerde etkin rol oynadığını
göstermektedir. Portekiz kuvvetlerine karşı büyük zorluklar ve güçlükler
içinde direniş gösteren Açe Sultanı Alâeddin ise Osmanlı Padişahı'na
acil yardım çağrısının iletildiği bir mektup gönderdi.
Sultan Alâeddin’in mektubu İstanbul’a ulaştığı sırada Zigetvâr'ın
Fethi'nden dönmekte olan Kanûnî Sultan Süleyman’ın dönüş yolunda vefât
ettiği haberi ulaştı. Yerine Sultan II. Selim tahta geçtikten sonra ise
Açe Sultânı’na bir "Nâme-i Şerîf" göndererek bölgeye her türlü yardımın
yapılacağını açıkladı. Mektubun son satırlarında Açe Sultânı’na; Hint
sâhillerindeki "Memâlik-i İslâmiyye"ye saldıran "A’dâ-yı Dîn-i Mübîn"e
karşı Osmanlı askerlerinin "Ol Cânibe Dâimâ" gönderileceği ifâde
etmekteydi.
Sultan Selim daha sonra Portekiz'in saldırgan
tutumuna son vermesi için Portekiz'e de "Portugâl Krâlı Don-Sebastiyân"a
başlığıyla bir mektup gönderdi. Bunun üzerine apar-topar İstanbul’a
gönderilen Elçi Nikola II. Selim’e Portekiz Kralı'nın sözde barış
mesajlarını uzun uzun anlattı. Elçinin ağzından Portekizliler adına -son
kez- barış teminatı alan Sultan Selim bunu Açe ve bölge devletlerine
birer mektupla duyurarak bundan böyle Portekiz saldırılarına karşı
güvende olduklarını bildirdi.
Fakat aradan uzun bir zaman
geçmeden Portekiz gemilerinin Hindistan’dan gelen hacı ve tüccar
gemilerine yeniden saldırdıkları haberi ulaştı. Bunun üzerine Osmanlı
Sultanı'nın Portekiz Kralı'na yazdığı ve saldırılara son verilmemesi
durumunda gerekenin yapılacağının bildirildiği "Nâme’-i Hümâyûn"la
Portekiz açıkça tehdit edildi:
"Fi’l-hakîka (gerçekten)
oraların sulh-u salâhı (barış ve düzeni) muradınız ise, derya
taraflarından hüccâc ve tüccara (hacılara ve tâcirlere) tecavüzden el
çeküb, mektûbunuzla i’timâd olunur âdemlerinüz gönderile ki, ol diyârın
ahvâl ve intizâmına müteferri’ olan umûr (işler) ne ise mukarrer ola!
Eğer ol cânibin (tarafın) ihtilâline (işgâline) sâlik olursan,
bi-inâyeti’llâhi Te’âlâ bu cânibden muktezî olan (yapılması gereken)
umûr ne ise tedârük olunur! Sonra sulh (barış) murâd olunmuştu dimek
müfîd olmaz (fayda sağlamaz)! Ziyâde ne demek lâzımdur? (Daha fazla söze
gerek var mı?)"
Portekiz'in gönderilen "Nâme’-i Hümâyûn"
karşısında sessiz kalması üzerine Padişah'ın emriyle Kurdoğlu Hızır Reis
komutasında derhâl bir deniz filosu hazırlanarak Açe Sultânı’nın
istediği "Bacilîşkâ ve Şabkâ ve Havâ’î Topları" ile Osmanlı Asker ve
Mühendisleri bölgeye sevkedildi.
Ancak bu sırada Yemen'de
isyan çıkması üzerine Sumatra’ya gitmek üzere yola çıkan Donanma'nın
derhal Mısır’dan Moha ve Aden kıyılarına doğru yönelmesi ve oradaki
isyana müdahale etmesi emredildi. Durum Açe Sultanı'na da bir mektupla
bildirildi.
Bir sene sonra Portekiz'in Açe topraklarından
püskürtülmesi için 1579 yılında "15 kadırga, iki pâre barça, bir
topçubaşı, yedi topçu ve bir bölük asker"le, "Top ve Tüfengler" Açe'ye
gönderildi. Açe’ye giden Osmanlı ordusunun bir kısmı kendilerine tahsis
edilen Bitai köyüne yerleşti. Buraya yerleşen Türk askerleri, Açe
halkına askeri eğitim vermek amacıyla bir akademi kurdu. Askeri
akademide, Açeliler'e top dökmeyi, kale yapmayı ve güçlü gemi yapımını
öğreten ve askerlere savaş eğitimi veren Türk askerleri ayrıca Açe
ordusunun da kurulmasını sağladı. Türk askerlerinden savaş teknikleri
öğrenen Açeliler, uzun süre Portekizliler'e ve ardından Hollandalılar'a
karşı mücadele verdiler. Özellikle sonraki yıllarda Sultan İskender
Muda’nın Yeniçeri Ocağı’nı örnek alarak kurduğu sağlam ve güçlü ordu
sistemi sayesinde, Açeliler uzun yıllar bu topraklarda kalmayı ve
düşmanlarını yok etmeyi başardılar.
Hint Seferleri sonunda,
önceleri Portekiz denetiminde olan Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Hint
Okyanusu sularında artık Osmanlı varlığı tartışmasız bir konum kazandı.
Özellikle bölgedeki Portekiz gücünün sarsılmaya başlaması ile birlikte
yeni bir anlaşma zemini doğdu. Buna bağlı olarak 1560-1566 yılları
arasında Akdeniz’de ticarî faaliyetler artarken daha fazla işlek hale
gelen Kızıldeniz ve Basra Körfezi ise bu seferlerin meyveleri sayesinde
en az 300 yıl batılı devletlerin müdahalelerinden kurtuldu.
Fas'da Osmanlı-Portekiz Mücadelesi ve Portekiz'in Çöküşü
Vadi üs Seyl Savaşı
Denizlerde
Portekiz baskısının kırılmasından sonra Fas Kraliyet Ailesi'nden bir
kısmının Osmanlı'dan, bir kısmının da Portekiz'den yardım istemesi
üzerine Osmanlı-Portekiz mücadelesi Fas topraklarına taşındı. Osmanlı
askerlerini Fas'dan uzaklaştırıp yiğeninin yerine tahta geçmek isteyen
II. Abdullah M. Saadi, Portekiz'e sığınarak bu ülkeden yardım ve himaye
istedi. Osmanlı'yı "Portekiz'e ait kıyılar ile Gine, Brezilya ve
Atlantik adalarıyla ticaret güvenliğine" en büyük tehdit olarak gören
Portekiz Kralı I. Sebastião 1568 yılında Fas'a çıkarma hazırlıklarını
başlattı. Müslümanlara karşı zafer kazanmak için yaratılmış bir komutan
olduğuna inanan Portekiz Kralı kendi askerlerinin yanı sıra Almanya,
Hollanda, İtalya gibi ülkelerden topladığı paralı askerlerden
oluşturduğu yaklaşık 30.000 asker ve 500 gemilik büyük bir kuvvetle
Larache (El-Ariş) yakınlarında karaya çıktı. 4 Ağustos 1578 yılında
yapılan "Vadi üs Seyl" savaşıyla Portekiz ağır bir yenilgiye uğratılarak
Portekiz ordusu Kralı ile birlikte yok edildi. Fas'ın da Osmanlı
himayesine girdiği bu savaştan sonra Portekiz'de büyük karışıklıklar baş
gösterdi. Portekizliler'in dünya denizlerdeki kısa süreli etkinlikleri
bu savaşla hızlı bir çöküş sürecine girerken Portekiz devleti de takip
eden yaklaşık 60 yıl boyunca tarih sahnesinden silindi. Osmanlı
hakimiyet alanı ise Atlas Okyanusu'na kadar ulaştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder